'Hay Allah, daha yeni tıka basa yemek yedim. Fakat hala karnım aç, yemek yemek istiyorum, sanki hiç yememişim gibi. Çok acıkmış hissediyorum kendimi, ama şöyle miğdeme bir dokunduğumda, o kadar şiş bir miğdem var ki, içeriye girebilecek minnacık bir yemek için boş alan almadığını fark ediyorum. Bu nasıl mümkün olabilir ki?'
Olur, nasıl mı?
Çoğunuzun yaptığı bir hata var. Zihninizi, bedeninizi ve ruhunuzu birbirininden ayrıştırarak anlamaya, beslemeye ve değerlendirmeye çalışıyorsunuz.
Bazen bedeniniz, bazen ruhunuz, bazen zihniniz size o kadar çok ipucu verir ki. Yeteri kadar kendinize zaman ayırıp, anlamaya çalışmadığınız ve konsantre olamadığınız için, gerçek nedeni sürekli göz ardı ediyorsunuz. Kendinize ve uğraşlarınıza, yaptıklarınıza, yeteri kadar odaklanacak şansınız olursa, hayatınızı kendi lehinize çevirebilmek adına bütün formüllerin, elinizin altında olduğunu çok net göreceksiniz.
Örneğin, yemek masasından karnını tıka başa doldurarak kalkan biri, “Kendimi sürekli çok aç hissediyorum. Benim kadar çok yemek yemeyi sevenbiri yoktur sanırım. Ne zaman tekrardan yemek yiyeceğiz?” diyerek, yemek yemeğe olan ilgisini açıklaması, yemek yemeği çok sevmesinin dışında, psikolojik ya da zihinsel olarak kendini çok fazla doyuramamasından da kaynaklanmaktadır.
Hepimizin başından geçen çok sıradan bir örnek vereceğim. Aşık olduğunuz dönemi düşünün. Karşılıklı özel ve tutku dolu bir aşk yaşadığınız dönemi. Kendinizi hiç aç hissetmezsiniz. Hatta, aşık olduğunuz kişiyle, yemek yemeğe gittiğinizde bile, iştahınız kapalı olduğu ve yemek yiyemediğiniz için, 'Hay Allah neler oluyor bana? Ben, aslında çok fazla yemek yerim ve severim de...? Bir sıkıntı mı var acaba?' diye, bazen sesli bazen de sessiz bir şekilde düşünmemize neden olucak şekilde, eskiden olduğu gibi sağlıksız yemek yeme davranışından uzaklaşırız.
İnsanoğlunun ihtiyaç hissederek, doyurma gereksiniminde bulunduğu, üç çeşit açlığı vardır.
1) Psikolojik Açlık: Sevilmek, sevmek, değerli olduğumuzun hissettirilmesi, ait olmak, aidiyet duygusu.
2) Zihinsel Açlık: Anlaşıldığımızı hissetmek, anlamak, duymak, duyulmak.
3) Fiziksel Açlık: Fiziksel olarak vücudumuzun, organlarımızın ihtiyacı olan fiziksel temel ihtiyaçlardır... Su içmek yemek yemek, cinsellik vsvsv.
Başka hiçkimseye ihtiyacımız olmadan, kontrol edebildiğimiz en temel ihtiyacımız fiziksel açlığımızdır. Fiziksel açlığımızı bazen diğer açlıklarımızla karıştırabiliriz.
Anlaşılmadığımızı düşündüğümüzde, öfkelendiğimizde, haksızlığa uğradığımızda, kendimizi anlatamadığımızda, yeteri kadar sevilmediğimizi ve değerli olmadığımızı düşündüğümüzde, psikolojik ve zihinsel olarak doyamayız. Bu nedenle aç kalan bu alanalrımızı besleyebilmek adına, en kolay doyurabileceğimiz formülü seçeriz. Yemek yemek...
Doyurulması son derece önemli olan psikolojik ve zihinsel açlığımızı, tatmin edebilmek adına bazen dolaylı yollardan uğraşlar veririz. Bazen, kendimizi özel, değerli ve kıymetli hissedebilmek adına, ödüllendirdiğimizi düşünerek pahalı kıyafetler ve objeler satın alırız. Bazen de, karnımızın acıktığını hissetmesek de, yemek yemeyi tercih ederiz. 'Şurdaki dondurmadan üç top alıyım de, kendimi güzel bir ödüllendiriyim.' söylevleriyle birlikte, hiç ihtiyacımız olmasa da fiizksel olarak besleme davranışına devam ederiz. Halbuki, insanoğlunun ihtiyacı olan her farklı tarzda açlık, kendi bünyesinde tatmin edilerek, doyurulduğu sürece tokluk hissi verir.
Eğer, anladığınızı, duyulduğunuzu, güvende olduğunuzu, düşünüldüğünüzü, anlaşıldığınızı, haksızlığa uğramayacağınızı size hissettiren bir yerde, sevildiğinizi ve değerli olduğunuzu da bilerek kendinizi, hissettiğiniz şekilde rahatça bırakabiliyorsanız, oradaki fiziksel yemek yeme alışkanlığı, tamamiyle olması gereken düzeyde sağlıklı boyutta olacaktır.
Dolayısıyla size tavsiyem; Nerde ve kimin (kimlerin) yanındayken daha az yemek yeme gereksinimizin oluyorsa, orada kendinizi beslemeye devam etmeniz yönünde olacaktır. Biliniz ki, yanınızdaki insan, ya da insnalar, siz farkında olsanız da, olmasanızda çok sağlıklı besliyor. Ondan, onlardan asla vazgeçmemenizi dilerim...
Yoksa hayatınıza girdiği an itibariyle, su içmeyi unuttuğunuz kişi, hayatınızdan çıktığında, yana yakıla, hiç fiziksel olarak ihtiyaç hissetmeseniz de “Su, suuu” diye kıvranır durursunuz.
Sahip olduğunuz herşeyin kıymetini, hayattayken bilebilmeniz dileğimle;
ENA