Sorularınız ve Cevaplarımız
İnsanlar gündelik hayatın akışına kendilerini kaptırdıklarında çoğu zaman rahatsız oldukları şeyleri ya da çözmeleri gereken bir takım sıkıntılarını ertelerler. Bu durum zaman ilerledikçe problem yaratan konuların birikmesine ve dolayısıyla da var olan sıkıntıların boyutunun artmasına neden olur. İnsanlar gündelik hayatın akışına kendilerini kaptırdıklarında çoğu zaman rahatsız oldukları şeyleri ya da çözmeleri gereken bir takım sıkıntılarını ertelerler. Bu durum zaman ilerledikçe problem yaratan konuların birikmesine ve dolayısıyla da var olan sıkıntıların boyutunun artmasına neden olur. Birey artık yok sayamamaya başladığı güncel sıkıntılarının yanısıra, biriktirmiş olduğu problemlerinin de yarattığı büyük psikolojik baskıyla ruhsal sağlığında sıkıntılar yaşamaya başlar. Bu durum zaman zaman öfke patlamaları, nedensiz ağlama krizleri, uyku sorunlarına, iletişim problemlerine neden olduğu gibi, kişinin gündelik hayatının kalitesini ve performansını da büyük ölçüde olumsuz yönde etkileyen fizyolojik rahatsızlıklara da neden olur ( migren atakları, mide yanmaları, mide ağrıları, kronik bel ağrıları ya da boyun ve sırt bölgesinde yoğunlukta olmak üzere vücutta hissedilen aşırı sertlik durumu gibi...). Kişi yaşam kalitesini bu denli olumsuz yönde etkileyen ve artık kendi kontrolünün dışına çıkan bu olumsuz psikolojik kökenli sorunlardan kurtulabilmek için bireysel psikoterapi desteğine başvurur. Bireysel psikoterapi, Uzman Psikoterapist önderliğinde, danışan kişide var olan bireysel sorunların ve şikayetlerin ele alınarak çözüldüğü bir psikoterapi çeşididir. Her Psikoterapistin tedavi sisteminde yararlandığı farklı ekoller vardır. Bu ekoller tedavi sisteminin ne kadar zamanda, nasıl geçeceğiyle ilgili belirleyici özelliklere sahiptirler. EnaTherapia olarak merkezimizde psikoterapi sürecinde yararlandığımız ekoller Psikodinamik Ekol ve Psikodramadır.
Hayat devam ettiği sürece sorunlar ve çözülmesi gereken problemler de boyut ve şekil değiştiriyor olsa bile, bizimle yaşamımızın içinde var olmaya devam eder. Bazen hep aynı tarzda olaylar kişinin başına gelir... hep haksızlığa uğramak, hep yanlış seçimler yapmak, yanlış kişilerle flört etmek gibi benzer ve dejavu misali tekrar eden olaylar... Bazen de yanlızlık duygusu ve anlaşılmıyor olma hissiyle birlikte kişi çevresindekilerden uzaklaşarak kendini yanlızlığa iter... Öfke patlamaları yaşar, hayatı sorgular, yaşama bağlanmak içinneden aramasına karşın bulamaz, akan giden zaman dilimini kontrol edemediği için hayıflanır, zarar görmemek için kimseye ve hiçbirşeye bağlanmamak için elinden geleni yapar, ağır sorumluluklardan yorulur, ....... gibi Bu tür durumlarda, bireysel psikoterapiye “Hayatta herşeyi ben bilmiyor olabilirim.”, diyebilecek zekada, “Birilerinin bana göremediğim gerçeği göstermesine ve yardım etmesine ihtiyacım var.”, diyebilecek insaniyette ve kendine daha huzurlu, mutlu ve sağlıklı bir yaşam olanağı sağlayabilmek adına özen gösteren, değer veren herkes başvurabilmektedir.
Bazen psikolojik desteğe çok ihtiyacımız olmasına karşın Psikoterapistin karşısına geçtiğimizde hiç birşey anlatmak istemeyiz. Kendimizi, o kadar çok şeyi nasıl anlatacağım düşüncesiyle yorar ve nerden başlayacağımızı bilemediğimiz için anlatamayız. Bu noktada Psikoterapistin yardımcına ihtiyacımız olduğunu fark ederek dile getirirsek, karşımızdaki uzman bilinçli bir şekilde bize yardımcı olur. Ena Therapia’da bu aşamada genellikle başvurulan teknik Psikodrama olur. Psikodrama “konuşma... göster” düşüncesinden yola çıkarak terapi odasında var olan bir takım objelerden yararlanılarak kişinin sorununu obje aracılığıyla somut bir şekilde göstermesine neden olur. Sorun, somut olarak psikoterapist tarafından görüldükten sonra zaten tedavi süreci akıcı bir şekilde başlar ve devam eder.
Gündelik yaşam şeklinize baktığınızda insanlara baktığınız ve incelediğiniz kadar aynaya bakmadığını fark edersiniz. Bu durum aslında kendimizi tanımak ve anlamak için yeterli zaman vermediğimiz ve özen göstermediğimiz gerçeğini ortaya koyar. EnaTherapia olarak kişiyi merkezimize getiren konunun ne olduğunu sormamıza karşın asıl bilgilerin bilinçaltı çalışmalarıyla edinileceğini bilerek Freudyen Terapistler olarak, rüya analizleri ve bilinçaltı çalışmalarından faydalanarak gerçek sorunun var olduğu merkez ya da merkezlere gideriz. Bu durum genellikle kişinin direnç gösterdiği ve başedebilmek için yok sayıp bastırdığı konular olduğu için bazen danışanlara ağır gelebilir. Psikoterapist her zaman danışanın hangi sınırlar içinde neye ihtiyacı olduğunu görüp, bu ihtiyacı psikoterapi seansı içersinde karşılayan, rahatlatan ve iyileştiren uzman kişidir. Bilinçaltı düzeyinden bilinçüstü düzeyine çıkan konuları sıcak bir şekilde ele alıp çözebilmek adına Danışan ile Psikoterapist ortak bir program belirler. Bu program bazen haftada iki ya da üç oturumluk görüşmeler şeklinde olabildiği gibi, bazen de haftada bir çift seanlık (90 dakikalık) tek oturumluk çalışmalarla da yapılabilmektedir. Bireysel terapiye başvuran danışanın içinde bulunduğu psikolojik durum ve geçmiş deneyim, tecrübeleriyle birlikte çocukluk dönemi, aile ve ailenin etkilerinin konuşulduğu psikodinamik ekolde tedavi süreci ortalama 3 ile 4 ay içinde sonuçlanmaktadır.
Bireysel Psikoterapi'de ne mi yapılır? Tamamiyle içinde bulunduğunuz sıkıntılı duruma sizi sokan düşünce düzeneğiniz keşfedilerek, çözülür ve sizi gerçek anlamda SİZ yapacak gerçek tohum yeniden atılarak, kudretli bir agaç olmanız sağlanır. İnsanoğlu kendisini meydana getiren “yumurta ve spremin döllenmesi” anı itibariyle, kendi kontrolünün dışında var olan her türlü olumlu olumsuz etkilere mağruz kalır. Doğduğu an itibariyle gördüğü insanlarla etkileşim içersinde olur, onları taklit eder. (anne, baba, abi, abla, annane, babaane, dede,..) Gördüğümüz ve çevremizde var olan insnalar, nasıl yemek yerse biz de öyle yemek yeriz, ya da nasıl duygularını ifade ederlerse bizde model aldıklarımızdan birini seçerek onun gibi davranır, duygularımızı ifade ederiz. Kısacası aslında çocukluğumuzdan itibaren anne, baba ya da varsa diğer aile büyüklerinin doğruları, yanlışları, kuralları, davranışları ve alışkanlıklarının oluşturduğu sınırlar içinde kendimizi gerçekleştiririz. Zannederiz ki herkesin anne babası öyle davranır, öyle sevgisini gösterir, cezalandırır, ya da eğitir. Zamanla sosyal çevrenin içine girmemizle birlikte farklı doğrular ve yanlışları keşfedebilecek fırsatımız olur. Bu noktada anne ve babamıza ailemize ve kendimize dışardan bakabilme sansımız olur. Dolayısıyla aileden öğrendiklerimizle çevresel bir takım öğretiler ve etkileşimler de birbirinin içine girince toplum beklentileri ve ailenin kurallarından oluşan iki alt küme içinde kendimizi sınırlandırırız. Bireysel psikoterapide kişinin anne, baba, içinde bulunduğu toplum, sosyo-ekonomik düzen neticesinde var ettiği ve gerçekleştirdiği kişiliğinde, onu mutsuz eden noktalar tespit edilir. Bu tespit neticesinde bu alışkanlıkları kazandığı ve öğrendiği merkezler bilinçaltına inilerek netleştirilir. Elde edilen bilgilerle kişiyi mutsuz eden alışkanlıklar ve davranışlarının nerde edinildiği öğrenilerek, yerine onu mutlu edecek davranış ve alışkanlık biçimleri yaratılmaya çalışılır. Kişi tamamiyle anne, baba ya da toplum beklentilerinin ötesinde, kendi hayatından kendi beklentilerini ve hayallerini yaratmaya başlar. Neticede kendi olmayı öğrenir. Çünkü hayatta herşeyden önce en büyük sorumluluğumuz kendimizi gerçekleştirebilme sorumluluğumuzdur. Psikoterapi sürecinde birey eksik kalan yönlerini tamamlayarak, kendi doğru ve yanlışlarıyla, kendi oluşturduğu sınırlar içinde yaşamayı ve kısacası kendini gerçekleştirmeyi öğrenir. Hayatta hiçbirşey tesadüf değildir ve birşeyler hep başınıza geliyor ve ne yapsanız buna engel olamıyorsanız, burda fark etmeniz gereken en önemli şey bilinçaltınızda, sizi benzer olayları yaşatmaya iten bir takım alışkanlıklarınızın istem dışı var olduğudur. Bunu kontrol altına alıp değiştirebilmeniz için önce bilinçaltında neler olduğunu bilmeye ihtiyacınız vardır. Bu konuda EnaTherapia olarak donanımlı terapistlerimizle danışanlarımıza, ihtiyaçları olan herşeyi objektif ve net bir ayna olarak göstermek adına hizmet vermekteyiz.
Gerçek hayattaki her sorun bir gruba konu olarak getirilebilir. Öfke Yönetimi Kontrolsüzlüğü, Ölümcül rahatsızlıklar, Ergenlik Sorunları, Değişim Cinsel Sorunlar, Sorumluluk, Pazartesi Sendromu gibi varoluşla ilgili temalar da buna dahildir. Grup çalışmaları, her grup üyesinin her türlü ihtiyacı, beklentisi dikkate alınarak grup mahremiyeti, güveni ve saygısı çerçevesinde, gruptan maksimum fayda sağlanması adına Uzman Terapistimizin liderliğinde yönetilir. Grup oluşumları, bazen katılımcıların önceden Terapistimiz tarafından oluşturulmuş konu başlıklarına göre gösterdikleri ilgiyle belirlenirken, bazen de tamamiyle hayatta hiçbirşeyin tesadüf olmadığı mantığından yola çıkarak, dönemsel katılımcı talepleriyle oluşturulur. Bu tarz oluşturulan gruplara Yaşantı grubu denir. Her oluşan grup içinde katılımcılar, birlikte geçirdikleri zaman diliminde, her bir üyenin o grubu grup yapan şeyde ne denli önemli olduğunu ve olmazsa olmaz olduğunu çok net görür. Bu nedenle grup çalışmalarına, grubun maksimum fayda sağlayabilmesi ve faydalanması adına özenle katılım gösterilmesi beklenir.
Grup Psikoterapisinin en büyük faydalarından biri kişinin yaşadığı sorunda yanlız olmadığını görebilmesidir. Çoğu insan duygularını ifade etmekten çekindiği için sorunlarını da paylaşmaktan sakınır. Bu kendi içinde sakladığı ve kimselerle paylaşmadığı sorununu grup içersinde başka birinin dilinden duymak, yaşadığı problemde yanlız olmadığı düşüncesine götürür. Böylelikle dünyada tek o probleme sahip olan kişinin kendisi olmadığını gören danışan problemini içinde saklamaktansa artık dışarı vurmaya ve grupla paylaşmaya başlar. Bu durum grup içersinde daha güçlü bağların kurulmasına ve grubun güçlenmesine neden olur. Süreçten yarar sağlayanları görmek kişide ‘ben de iyileşebilirim’ düşüncesini doğurur. Aynı zamanda yaşadığı sorunun başkaları tarafından da yaşandığının gözlemlenmesi, kişinin yaşadıklarının yalnızca kendinde olmadığını farketmesini sağlar. Grup terapilerinde birey destek alırken aynı zamanda diğer katılımcılara da destek verir. Sorunuyla ilgili yetersiz ve çaresiz hissederken, bir başkasına yardım edebilmesi iyileştirici bir etki sağlar. Kişi, psikolojik yapısı hakkında bilgi edinir ve diğerlerine de kendi bildiklerini aktarır. Her katılımcı konuya kendi bakış açısından yaklaştığı için çeşitlilik sağlanır. Grup, bir anlamda aileyi de temsil eder ve aile içi çatışmalar grupta canlanır. Bu çatışmalar olumlu ve onarıcı bir biçimde yeniden yapılandırılır. Geçmişteki çözülmemiş problemlerin çözülmesi, geleceğe yönelik olumlu duyguların oluşması sağlanır. Sosyal ortamlarda nasıl davranılacağı, iletişim becerilerinin kazanılması gibi katkı sağlayacak bilgiler geri bildirim ile öğrenilir. Grup içinde birey, katılımcıları model alarak hem öğrenebilir, hem de diğerlerine model oluşturabilir. Birey, diğerlerinden destek aldıkça, yargılanmadan anlaşılmaya çalışıldıkça, birbirlerinin iç dünyasını gözlemledikçe ve tanıdıkça kendini gruba ait hisseder ve bağlanır. Bu küçük sosyal örneklem grubunun içinde görülme, kabul edilme, aidiyet, desteklenme ve önemsenme dürtüleri doyurulur. Duyguların taştığı ve dışa vurulduğu anlar, taşınan yüklerden kurtulma ve yeni farkındalıklar kazanma anlarıdır.
Bir çok kuramcıya göre insan dünyaya ilk geldiği zaman neler olduğunun bilincinde değildir. Hatta bazı kuramcılara göre annesini kendinin bir uzantısı olarak algılayacak kadar bile neler olduğunun bilincinde değildir. Ancak bir süre sonra kendinden bağımsız bir başka varlık olduğunu keşfeder. Böylece adı bilinçli bir şekilde konmamış olsa bile ilk "grup" yaşantısı deneyimi annenin, yani bir "ötekinin" fark edilmesi ile başlar. Zaman içinde "ötekilerin" sayısı hızla artar ve bu ötekiler bir grup olarak bireyin kişilik gelişimini, dünya algısını, tepkilerini, beklentilerini bir "model" olarak etkilemeye başlar. Örneğin ilk grup oluşumunun başladığı anne ve bebek arasındaki ilişkiye bakıldığında; bebek ağlayarak karnının acıktığının tepkisini verir, annede deneme yanılma yoluyla onun ne demeye çalıştığını anlar. Anne ve bebekten oluşan bu ilk grup kavramına bakıldığında; ihtiyaç, beklenti, ve bunun algılanıp giderilmesi gibi bir süreç vardır. Şayet bu grubun devamlılığının sağlanması gerekiyorsa anne bilir ki bebeğin ihtiyacı karşılanmadığı takdirde bebek aç kalacak ve yok olacaktır. Dolayısıyla grubun devamlılığı için, öncelikli olarak temel ihtiyaçlarının görülmesi ve karşılanması gereklidir. Bir sonraki aşamada babanında eklendiği "aile" denilen, pek çok kavramın ve alışkanlığın model alınarak oluşturulduğu en temel grup oluşur. Zaman ilerledikçe, ortak hedefler, hobiler ve beklentiler dahilinde grup çeşitlilikleri oluşur. Grup çalışmalarının faydalarının gözlemlenmesiyle birlikte, grup terapileri uygulamaları da dünyada hızla yayılmaya başlamıştır. Grup terapisi, ruhsal sorunun yapısına bağlı olarak bireysel terapiden daha kısa sürede daha etkili olabiliyor. Bireysel terapilerden farklı olarak grup terapisinde bir gruba ait olma ve birliktelik hissi yoğun olarak yaşantılanır. Grup terapilerinde, grup dinamiği ve aktarım, kişilerarası etkileşim süreçlerini harekete geçirdiği için, ruhsal çatışmalar, bireysel terapilere oranla çok daha kolay biçimde su yüzüne çıkar ve bunlar üzerinde çalışma fırsatı doğar. Bu nedenle, duruma göre, grup terapilerinde daha hızlı ilerleme sağlanır. Grup sürecinin içine giren birey; yaşadığı sorunla ilgili olarak yalnız olmadığını görüp, empati gücünü geliştirir, bunun dışında yaşadığı problemi farklı bireyler tarafından farklı bakış açılarıyla algılama fırsatı yakaladığı için, mevcut probleme 360 derecelik bir açıyla, en objektif haliyle bakabilir. Grup terapisi; insanın sosyal bir varlık olduğu gerçeğinden yola çıkar. İnsanın hayata karşı tutumu aslında diğer insanlara karşı tutumudur. Bu diğer insan ilk etapta aile yani anne ve baba varsa kardeşlerdir. Daha sonraları okul arkadaşları ve çeşitli sosyal gruplarla devam eder. Yetişkinlikte buna iş arkadaşları eklenir. Grup terapisindeki grup da aslında bir anlamda küçük bir sosyal ortamdır. Gerçek hayattaki sosyal ortamların bir örneklemidir. Buradaki konum, tavır, konuşma ve kullanılan ilişki kalıpları gerçek hayattaki sosyal ortamlardakilerle örtüşür. Grup terapisi minimum 6 maksimum 14 katılımcıdan oluşmaktadır. Terapi hedefleri, grubun türüne ve yapısına göre katılımcıların kişisel gelişimlerini desteklemekten, psikolojik hastalıkların iyileştirilmesine kadar geniş bir yelpazede yer alır. Grup Terapisi; danışanların kendi sorun ve yaşantılarını, başkalarının da yer aldığı, güvenli bir ortamda ortaya koyarak, deneyimlerini birbirlerine aktarmalarını, birbirlerinin deneyimlerinden öğrenmelerini, birbirlerini model alarak yeni sosyal beceriler edinmelerini, farklı kişilerle etkileşime geçerek farklı tutum ve davranışlar edinmelerini, ve bunları grup içinde deneme, sınama fırsatı bularak kendi yaşamlarına aktarmalarını sağlar. Süreçten yarar sağlayanları görmek kişide 'ben de iyileşebilirim' düşüncesini doğurur. Aynı zamanda yaşadığı sorunun başkaları tarafından da yaşandığının gözlemlenmesi, kişinin yaşadıklarının yalnızca kendinde olmadığını farketmesini sağlar. Grup terapilerinde birey destek alırken aynı zamanda diğer katılımcılara da destek verir. Sorunuyla ilgili yetersiz ve çaresiz hissederken, bir başkasına yardım edebilmesi iyileştirici bir etki sağlar. Kişi, psikolojik yapısı hakkında bilgi edinir ve diğerlerine de kendi bildiklerini aktarır. Her katılımcı konuya kendi bakış açısından yaklaştığı için çeşitlilik sağlanır. Grup, bir anlamda aileyi de temsil eder ve aile içi çatışmalar grupta canlanır. Bu çatışmalar olumlu ve onarıcı bir biçimde yeniden yapılandırılır. Geçmişteki çözülmemiş problemlerin çözülmesi, geleceğe yönelik olumlu duyguların oluşması sağlanır. Sosyal ortamlarda nasıl davranılacağı, iletişim becerilerinin kazanılması gibi katkı sağlayacak bilgiler geri bildirim ile öğrenilir. Grup içinde birey, katılımcıları model alarak hem öğrenebilir hem de diğerlerine model oluşturabilir. Birey, diğerlerinden destek aldıkça, yargılanmadan anlaşılmaya çalışıldıkça, birbirlerinin iç dünyasını gözlemledikçe ve tanıdıkça aralarında bir bağ oluşur. Bu küçük sosyal örneklem grubunun içinde görülme, kabul edilme, aidiyet, desteklenme ve önemsenme dürtüleri doyurulur. Duyguların taştığı ve dışa vurulduğu anlar, taşınan yüklerden kurtulma ve yeni farkındalıklar kazanma anlarıdır. Gerçek hayattaki her sorun bir gruba konu olarak getirilebilir. Öfke Yönetimi Kontrolsüzlüğü, Ölümcül rahatsızlıklar, Ergenlik Sorunları, Değişim Cinsel Sorunlar, Sorumluluk, Pazartesi Sendromu gibi varoluşla ilgili temalar da buna dahildir. Grup çalışmaları, her grup üyesinin her türlü ihtiyacı, beklentisi dikkate alınarak grup mahremiyeti, güveni ve saygısı çerçevesinde, gruptan maksimum fayda sağlanması adına Uzman Terapistimizin liderliğinde yönetilir. Grup oluşumları, bazen katılımcıların önceden Terapistimiz tarafından oluşturulmuş konu başlıklarına göre gösterdikleri ilgiyle belirlenirken, bazen de tamamiyle hayatta hiçbirşeyin tesadüf olmadığı mantığından yola çıkarak, dönemsel katılımcı talepleriyle oluşturulur. Her oluşan grup içinde katılımcılar, birlikte geçirdikleri zaman diliminde, her bir üyenin o grubu grup yapan şeyde ne denli önemli olduğunu ve olmazsa olmaz olduğunu çok net görür. Bu nedenle grup çalışmalarına, grubun maksimum fayda sağlayabilmesi ve faydalanması adına özenle katılım gösterilmesi beklenir.