Bir insan, köklerinin ve alışkanlıklarının var olduğu yerde hareketsiz bir şekilde kaldığı sürece, uçurtma gibi özgür ve hafif olabilir mi?
Ağaç, belli bir toprağa birileri tarafından ekilmiş, filizlendikçe, köklendikçe bulunduğu alan dışında başka hiçbir yere kımıldama şansı olmayan bir canlıdır. Diğer canlılar onun ne ağacı olduğunu bildikleri için, hangi meyveyi ne zaman almak isterlerse ona doğru hareket ederler...
Bazıları gövdesinde ferahlar, bazıları üstüne uzanır, bazıları da üzerine adını kazır....... Ama agacın hareket etme gibi bir şansı hiçbir zaman olmaz... Tek yapabildiği, her mevsim, şart ve koşulda köklerinden gelen güç ve kudretle ayakta duracak dirayeti gösterebilmesidir. Ancak o şekilde uzun süre yaşayabilir... Takii birileri onun görüntüsünden rahatsız olana dek...
Uçurtma, rüzgarın yönüne ve şiddetine göre hareket edebilen, gökyüzünün sonsuz maviliğinde, tüm ihtişamıyla kendini var eden, oldukça hafif ve rengarenk, insanoğlunun doğayı kendi lehine kullandığı sürece ne muhteşem şeyler yaratabildiğinin kanıtlarındandır.
Rüzgarın yönü ve şiddetine göre ebatları ve bağlantıları değişir... Yanlış kullanan birinin eline geçerse de, tıpkı kanatlarını nasıl kullanması gerektiğini öğrenmemiş yavru martılar gibi tepe taklak olup, parçalanabilir...
Ağaca bağlı olan bir uçurtma, uçurtma özelliğini taşır mı?
Köklerine, bulunduğu yere bu kadar bağlı ve hareket etme şansı olmayan bir canlı, üzerine bağlanan bir uçurtmayla, sadece ağaç olabilir mi?
Cevap: Hayat seçimlerden ibarettir... Elinizde iki seçeneğiniz var ve biri olmak zorundaysanız, ya uçurtma kadar hafif ve hayatın sizi nereye götüreceğinden korkmadan, rahatça kendinizi doğa harikası rüzgara teslim edererek uçurtma olmayı seçersiniz...
Ya da, köklerim ve toprağım benim herşeyiyle ait olduğum bildiğim ve başka birşey bilmeye de ihtiyacım olmayan yerlerimdir, diye düşünerek bu hayatta yeni ve farklı olan hiçbirşeyi keşfetme şansını kendinizi vermeden, elinizdekilerle mutlu mesut, süprizsiz bir şekilde yaşarsınız...
Hem ağaç, hem de uçurtma olmak istiyorum, derseniz de, biliniz ki, köklerinden aldığı güçle son derece kudretli duran hiçbir ağacın üzerinde ona takılı kalmış bir uçurtma, uçurtma görevini yapamaz... Tek verebildiği mesaj, rüzgarın yanlış esmesi sonrasında tesadüfen bir ağaca takılıkalmış olabileceğidir... Biri onu ağaca bağlayan ipleri çözmediği sürece de, orda takılıkalmaya devam eder.... Çözüldüğü an itibariyle, kendini kendi gibi yaşamayı beceriz...
Ağaç ve uçurtma metaforlarına bakıldığında, tabii ki birbirlerinden çok farklı kulvarlarda değerlendirilmesi gereken şeylerdir. Fakat yaşanılan hayat içerinde bazen o kadar çok ağaç olduğumuz halde uçurtma gibi, ya da uçurtma olduğumuz halde ağaç gibi davranırız ki... Evlat olduğumuz halde, kendi ebeveynlerimizin anne ve babası, ya da anne baba olduğumuz halde kendi çocuklarımızın çocukları gibi....
Aynı ilişki düzleminde ikisi birden olamayacağımız için, bazen seçim yapmamız gerekir... Anne isek anne olmak, baba isek baba olmak, kadınsak kadın olmak, erkek isek erkek olmak, ya da evlat isek evlat olarak yaşamak gibi....
Birbirinden o kadar farklı roller ve kavramlardır ki... tıpkı uçurtmanın ağaç olamayacağı, ya da ağacın köklerini hareket ettirebilen bir canlı olamayacağı gibi...
Eğer hayatta bazen uçurtma, bazen ağaç, bazen de ağaca takılı kalmış ama istediği zaman gene uçabilecek bir uçurtma olmak istiyorsanız, sahip olduğunuz rollerin her birinin, birbirinden oldukça farklı olduğunu fark etmeniz gerekmektedir.
Hayatta her zaman, yarattığı oksijenle içimizi tazeleyen ağaçlara ve doğa harikası rüzgarın esintileriyle kendini gökyüzüne tüm ihtişamıyla bırakan uçurtmalara ihtiyamız olduğunu unutmadan, hayatta sahip olduğumuz her rolün birbirinden bağımsız ve farklı olduğu bilinciyle, uçurtma ve ağaç dışındaki pek çok kulvarda da, elinizden geldiğince var olabildiğiniz bir hayat yaşayabilmenizi dileriz...
Çünkü bu hayat keşfedildiği sürece "hiçbirşey bilmiyormuşum" dedirtircesine muhteşem süprizlere açık ve sonuna kadar yaşanılması gereken çok kıymetli bir parkurdur.
ENA