Koza Kelebeği Bilmez Ama, Kelebek Kozayı Çok İyi Bilir.
Hepimizin hayatında hedef aldığı, hayalini kurduğu bir takım gelecek planları vardır. Bu hayallere ulaşmak için bütün gücümüz ve inancımızla mücadele ederiz. Neyi nasıl yapacağımızı planlar, programlar, hedefimize doğru akar gideriz. Bazen sendeleriz, bazen geri adım atmak zorunda kalırız ama yılmadan, yolumuza devam ederiz. Çünkü gerçekleştirmeyi beklediğimiz hayallerimiz ve hedeflerimiz vardır. Dört gözle istediğimizi yapıp yapamayacağımızı düşünür dururuz.
Bazı insanlar her türlü engele ve zorluğa rağmen inatla hayaline doğru gitmeye devam ederler. Bazıları da mücadele etmek istemez, oldukları yerde kendileri dışında bir mucizenin gelip onları bulmasını bekler durur. Çünkü başkalarının onlar için bir şeyler yapmalarına alışmışlardır. O kadar emindirler ki, hiçbir şey yapmasalar bile onları sevenlerin onlar için hep bir şeyler yapıp, son dakikada bile olsa onları kurtarmak adına bir şeyler yapacaklarından.
Acaba o çok sevdikleri insanlar, onlara iyilik mi yapar yoksa kötülük mü?
Bir çocuk sekropia denilen bir tür güve kozalarını toplar ve bahar gelince güvelerin kozalardan nasıl çıktıklarını hayretle ve ilgi ile seyredermiş. Fakat güvelerin kozadan çıkarken sarf ettikleri gayret, çırpınma karşısında da kendini çok kötü ve çaresiz hissedermiş. Yardıma ihtiyaçları olduğunu düşünerek kozaların bu içinde bulundukları durumundan onları kurtarması için babasına her şeyi anlatmış.
Babası bir gün kızının ne demek istediğini daha net anlayabilmek için, onunla birlikte böceklerin kozadan çıkışlarını seyre dalmış. İçlerinden birinin çırpınışına yardımcı olabilmek için, kozadan çıkmasını güçleştiren ipeği makasla kesmiş.
Babasının ve kızının büyük bir iyi niyetle yaptıkları yardım, kozanın içinden, kelebek yerine cılız bir böceğin çıkmasına neden olmuş ve kısa zamanda kendini tamamlayamayan bu; kelebek olamayan böcek ölüvermiş.
Kızı ve babası çok üzülmüşler. Babası kızına demiş ki; "Bak kızım o böcek kanatlarıyla kozadan çıkmak isterken zorlanacaktı, zorlandıkça kanatlarına daha çok oksijen gidecek, kan dolaşımı hızlanacak ve bu durum, kanatlarının büyümesine, renklenmesine ve güçlenmesine neden olacaktı.
Derken yeteri kadar güçlü ve uçmaya hazır kanatları olduğunda, kendi doğası gereği, o kozayı zaten çok rahat bir şekilde yırtarak, dışarı çıkacaktı. İçinden çıkılması çok zor gibi gözüken 'o şey', aslında o böceğin, hayata kelebek olarak gözlerini özgürce açtığında, uçabilmesini sağlayacak şey idi." demiş.
Hayat da işte aynen böyle; böcek, koza, tırtıl ve kelebek hikâyesinde olduğu gibi farklı süreçleri içinde barındırır. Bazen kendimizi o kadar büyük bir çıkmazın içinde sıkışmış hissederiz ki, sanki dışarıdan birileri bize yardım etmeden, oradan çıkamayacakmışız gibi gelir.
Fakat zaman geçtikçe ve kendi kendimizi bu çıkmazdan nasıl kurtarabileceğimizi farklı farklı seçeneklerle düşünmeye başladığımızda, bir bakarız ki, her türlü sorunun üstesinden gelmeye başlamış, bütün zayıf noktalarımızı çözüp güçlenmiş ve bağımsız, özgür bir hayatta kanat çırpmaya başlamışız.
Bir insanı güçlü, bağımsız, dirençli ve inatçı yapan şey; her şeyden önce hayatındaki kurtarıcının, kendisinden başkası olmadığı gerçeği ve bu gerçeğe olan inancıyla her türlü engele ve zorluğa rağmen, bir gün o kozadan çıkacağını bilmesidir. Robin Sharma'nın dediği gibi "Koza kelebeği bilmez…"
Kozadan kelebeğe geçişte, hiçbir zaman umudunuzu ve kendinize olan inancınızı kaybetmediğiniz, hayatınızı kolaylaştıranlardansa zorlaştıranlara sizi daha da güçlendirdikleri için müteşekkir olduğunuz ve özgür, güzel, renkli hayatınıza gitmek için önünüzde az bir yolunuzun kaldığını unutmadan, inatla hayallerinize giden yolda devam etmenizi dileriz.
ENA