Kumdan Kale İle Gerçek Kale Arasındaki Farkı Bilir Misiniz?
Hepimizin çocukluğunda, deniz kenarında kovası, kazması ve küreğiyle yaptığı kaleleri vardır.
Her kale kendi hayal dünyamızı yansıtır… Büyüklüğü, küçüklüğü, yüksekliği, alçaklığı, yaygınlığı, denize yakın oluşu, ya da uzaklığı.
Yaşımız ilerledikçe öğreniriz, denize yakın kurduğumuz kalelerin, bizim birşey yapmamıza gerek kalmadan, kendiliğinden kıyıya yakın uzanan dalgalarla birlikte dağıldığını. Öğrendikçe de, dağılmasını istemediğimiz bir kale yapmak istiyorsak, denizden uzak, dalgaların ulaşamayacağı mesafede korunaklı bir yerde onu yapıp, korumamız gerektiğini de keşfetmeye başlıyorsunuz.
Rüzgarın bazen tatlı, bazen sert isintisiyle birlikte, denizde yarattığı dalga etkileşimiyle, kendine doğru çektiği kum, ister kale şeklinde olsun, ister ev, hiçbirşey fark etmez. Deniz, dalgalarının yarattığı akışla birlikte kendi içine alabileceği herşeyi eşit noktay agetirerek dağıtabilir. Peki, dalga etkisinin yaratabileceği olumsuz etkiden kalenizi korumak için, kıyıya uzak bir yerlerde 'kumdan kalenizi' yaptınız. Aklınızın ucundan bile geçmeyecek başka şeyler kalenizi dağıtırsa n eolacak? Aklınızda, öyle bir ihtimal var mı? Sonsuz olasılık olduğunun farkında mısınız?
Mevsim değişiklikleri, hayvanlar, böcekler, dikkatsiz insanlar, dikkatli olmasına rağmen bilerek öyle davranan insanlar, ya kalenize işer, eşeler, dağıtır, basarsa….
Ne olur? Ne yaparsınız? Engelleyebilir misiniz?
Ner yaptığından haberdar olmayan bir köpeğe 'Nasıl sen benim, birtanecik kumdan yaptığım güzel kaleme dikkat etmeden basarsın, işersin ve eşelersin? mi diyeceksiniz?
İşe yarar mı?
Onun yerine, gerçek kalenizi inşa etmeden önce, eğlenerek uğraştığınız 'kumdan kalelerinizi' sonrasında daha güçlü ve dağılmaz bir kale yapabilmeniz adına, size pratik kazandıran oyun malzemeleri olarak görseniz nasıl olur? Kolay dağılabilir kaleler ve onu dağıtabilecek 'potansiyel' şeyleri keşfedip, önlem almanızı sağlasalar, fena olmaz sanki. Hem de, bu sefer kumdan değil de, yetişkin aklı ve gücüyle inşaat malzemelerinden, hatta mümkünse en güçlü ve dayanıklı malzemelerden yapsanız. ne güzel olur. İşte o zaman, kalenizi ne deniz dalgası ya da böcek, arı, sivrisinek, köpek, dağıtabilir.
Gerçek kale ile kumdan kale arasındaki en büyük farklardan biri, birini tertemiz çocuk aklımızla, hep korunaklı, güzel ve iyi şeylere odaklanarak yaratırız. Bizim değer verdiğimiz şeye herkesin değer veriyerek, koruyacağını düşünürüz. Çünkü algımız sadece kendimiz gibi bakan insanlardadır. Diğerinde ise, bizim düşünce tarzımızdan farklı bissürü insan, canlı ve kontrol edilemeyen davranış şeklini de düşünerek kalemizi yaratırız. Bu nedenle de, oldukça dayanıklı ve uzun ömürlü düşünere hareket ederiz. Birinde çocuksu, tecrübesiz aklımız ve gücümüz ön plandadır, diğerinde tecrübemizle birlikte ne istediğini bilerek hareket ettiğimiz, olgun, yetişkin zihnimiz. Biri çok kolay dağılır. Deniz dalgası gelmese bile güneşin tüm sıcaklığıyla kuruttuğu kum tanecikleri, ufak bir rüzgar esintisiyle birlikte darmadağan olur. Diğerinde ise, şayet kalenizin kapısı herkese açık değilse, rüzgar, güneş ve deniz gibi doğa harikası güçler, sadece sesini ve gücünü dışardan hissettirir.
Uzun lafın kısası, ilişkiler de aslında kalelere benzer. İki kişi tarafından ne istenildiği bilinerek, temeli sağlam adımlarla atılmış, saygı, sevgi, özen ve değer üzerine kurulmuş bir kaleniz varsa, hiç bir güç o kaleyi kolay kolay dağıtamaz.
Tam tersi olarak da, şayet ilişkilerden iki taraf da birbirinin istek, arzu ve görüşlerine gerekli saygı, sevgi, özen ve değeri, 'anlık' duygusal iniş ve çıkışlarından dolayı gösteremiyorsa, düşünmeden ‘anlık’ verilen kararlarla, çocuk oyuncağına çevrilerek yaşanıyorsa, o kalenin uzun sure varlığını, olduğu yerde koruyabilme ihtimali çok düşüktür.
Siz, siz olun, kumdan kale ile gerçek kale arasındaki farkı çok iyi bilerek, yetişkin aklı, bilinci ve tecrübesiyle hareket edin. Yoksa, kalenizi herşeyden korumak ve kollamak adına elinizden gelenin en iyisini yapsanız da, eninde sonunda malzemenin kendisi çok dayanıklı ve güçlü olmadığı için, dağılacaktır.
Bütün bunların akabinde cavaplanması gereken en önemli soru aslında şu; Siz, artık çocuk olmadığınızı fark edip, işini en mükemmel şekilde yapmaya çalışan 'inşaat mühendisi' misali, yetişkin kalesi yapmak istiyor musunuz?
Hayat seçimlerden ibaret. Dolayısıyla sizin kaleniz diye değerlendirdiğimiz şey, aslında sizin hayatınız…
Herşeyden önce kendi psikolojinizi ve fizyolojinizi hiç bir dış etkenin bozup, dağıtmasına izin vermediğiniz cinsden dimdik vucutlar ve ruhlar taşıyınız.
Siz, hayatta yaşadığınız her türlü olumlu ve olumsuz etkenlere rağmen dağılmazsanız, sizin gibi bunu öğrenmiş ve hayatının içine yerleştirmiş biriyle, zaten er ya da geç 'gerçek kalenizi' kurarsınız. Bugün, belki istediğiniz şey olmaz, ama belki yarın, başka yerde başka biriyle, o kale er ya da geç oluşur. Yeter ki siz, kim olduğunuzu unutmadan, ne isteyip, istemediğinizi bilerek hareket edin.
Asla Dağılma Gibi Bir İhtimali Olmayan Kalelerden Biri Ve Bayrağından Sevgilerle,
ENA