Bir insanı güçlü yapan şey, ne geldiği ırk, ne de zekasıdır.
Onu güçlü yapan şey, değişime karşı gösterdiği uyum ve adaptasyondur.'
Darwin
Değişimden Neden Korkarız?
Değişim, kelime anlamına baktığımızda mevcut olan bir formun başka bir forma dönüşme halidir. İlk değişim; mucize eseri kadın ve erkeğin bileşiminden meydana gelmektedir. Bu tutku dolu birleşme neticesinde, oluşan formun birbirlerine tutunmasıyla birlikte bebek meydana gelir. Bebek, anne rahminde keyifle, kordonuyla birlikte beslenmeye ve büyümeğe başlar. Dünyaya gelmeye hazır olduğu noktada ise, plezenta dışında başka bir dokunuşla, yeni evine, sessiz bir merhaba der.
'Hayat' denildiğini sonradan öğrendiği, bu başkalaşım dünyasına; bilinmezliklerin içine kendini bırakır. Başka çaresi de yoktur zaten. Teslim etmek için önce yaşar ve yaşadıkça nelere ihtiyacı olduğunu fark edip, öğrenir. Sonrasında büyüme süreciyle birlikte, vücudunda meydana gelen değişime adapte olmak zorunda kalır. Bu adaptasyon süreci canını çok acıtsa da, aslında hayatını kolaylaştıran şeyler olduğunu fark edince, bakış açısını değiştirir. Çünkü ne kadar canı çok acısa da, yemek yiyebilmesi için dişlerinin diş etlerinin arasından kendini çıkartması gerekmektedir. Boyunun uzayabilmesi için, kemik oluşumun tamamlanması, eklem ve kas ağrıları gibi sıkıntıların yaşamasını gerekmektedir. Vücudunda ne olup bittiğini bilmediği için, içinde bulunduğu kontrol edemediği bilinmezliğin yarattığı gerginlikle, kendisinde var olan değişime şahit olmaktan başka yapabileceği hiçbir şey yoktur. Bu durum çok da basit ve rahat bir durum değildir. Sizin kontrolünüz dışında birşeyler oluyor ve siz, sizin üzerinizde olan bu değişime sadece 'eşlik' ediyorsunuz. Red etme ya da beklenti bildirme gibi bir durumunuz, söz konusu bile değil.
Başta, kişinin canı yanar... “Ne oluyor ya… ben böyle mutluydum.”, der. Ama sonrasında, iyi ki olmuş." diye düşünür. Çünkü, her ne kadar 'ne olduğunu bilmediğimiz ve dolayısıyla kontrol edemediğimiz herşey' bizi tedirgin etse de, biliriz ki hepsi, bizim gelişim sürecimizi tamamlayıp, kendimizi gerçekleştirmemize yardımcı olur. Bilinmeyen şeyi keşfetmemizle birlikte, kendimizle ilgili yeni şeyler öğrenir, kendimizi daha iyi tanırız. Dolayısıyla değişim, kendimizi oluşturmamıza neden olan, en temel şeydir aslında.
Değişim süreci üzerine yaptığı önemli araştırmalarla tarihe adını altın harflerle kazıtan, Evrim teorisinin babası Charles Darwin'e göre ise, bir insanı güçlü yapan şey, ne geldiği ırk, ne de zekasıdır. Onu güçlü yapan şey, değişime karşı gösterdiği uyum ve adaptasyondur.
Her ne kadar, Darvin, değişime karşı gösterilen adaptasyon düzeyini; bireyin gücünün bir göstergesi olarak değerlendirmiş olsa da, çoğu insan değişimden korkar. Çünkü çoğu insan için değişim; kontrol edemeyeceği şey, yani bilinmezlikdir. Vücudun, ergenlik dönemiyle birlikte gelişim sürecini tamamlamasıyla birlikte, artık ruhsal, psikolojik gelişim kısmının tamamlanması için bir adaptasyon süreci gerekmektedir. Sorumluluk sahibi olmak, yetişkin olmak...
Bedensel değişim sürecine, ruhsal değişim süreci de eşlik etmeye başlayınca, sorgulamalar artar. Düşünmeye başlar, “Neden ben oturup da büyüdüğüm yerden, annemin babamın sıcak güvenilir kucağından, bana her gittiğimde ikramlarda bulunup şımartan pastahane sahibimden, mahalledeki arkadaşlarımdan, okulumdan, işimden, sekreterimden, hergün kullandığım dolmuş terminalinden, marketten her içeri girdiğimde ismimle bana seslenerek hal hatır soran kasiyerimden, mahallemin bahar oldu mu mis gibi kokan ağaçlarından, köklerimin var olduğunun kanıtı olan alışkanlıklarımdan, kanıtlarımdan ve şahitlerimden hiçbir şikayetim yokken kopayım ki?" diye …
Sorgulamaya devam ettikçe de aslında mevcut konumundan oldukça memnun olduğunu fark ederek, olduğu yerde kalmaya devam eder. Değişmemeyi seçer.
Peki ya size bir soru;
Eğer hayat, her daim ne olduğunu bilerek, sizin kontrolünüz altında tuttuğunuz bir yer haline gelirse, nasıl bu hayattan zevk alacaksınız?
Sıkılmayacak mısınız, Hep aynı yerde kalıp, hep aynı insanlara 'merhaba' deyip, hep aynı yerde oturup, hep aynı manzaraya bakıp, hep aynı otobüs söförüne 'selam' deyip, hep aynı düzenekte tıkılı kalmış bir fanusta yaşamaktan?
Adım atmadığınız sürece, nerden bilebilirsiniz ki, başka güzel ve iyi insanların da var olduğu, farklı, sizi daha mutlu edebilecek, kendinizi daha ait hissedeceğiniz yerler olup, olmadığını?
Size bir tavsiye; çıkın dışarı ve o her zaman alışveriş ettiğiniz pastahaneye gidip vazgeçemediğiniz poğaçayı alın. Yemeden çantanızda tutun. Sonra daha önce hiç gitmediğiniz başka bir semtteki pastahaneye gidin ve ordan gözünüze güzel gözüken poğaçayı seçin, satın alın. Sonra evinize gidip ikisini de bir güzel afiyetle yedikten sonra, sorun kendi kendinize, “Hakikatten bu iki poğaça arasındaki fark nedir?” diye… Belki de tek fark alıştığınız damak tadından ve bildiğiniz şeyden vaz geçememektir.
Biliniz ki, adım atmadığınız ve aynı şeyleri aynı insanlarla yapmaya devam ettiğiniz bir hayat, eninde sonunda çok sıkıcı ve bunaltıcı bir hale sokar sizi.
Böylelikle, değişimden korkmaktansa, değişmemekten korkmanın, daha gerçekçi bir korku olduğunu fark edersiniz. İyisi mi, siz artık saklandığınız ve kendinizi koruduğunuzu zannederek değişimden kaçtığınız kabuğunuzdan çıkıp, yeni tanışmalara ve keşiflere kucak açın. Çünkü bu hayatta, daha keşfedecek ve öğrenecek o kadar çok vazgeçemeyeceğinizi düşüneceğiniz şey karşımıza çıkacak ki...
Biri, o muhteşem devekuşuna; 'Artık, saklandığın yerden çık. Çünkü, senin dışında herkes, kendini sakladığını düşündüğün kumdan çok daha büyük, güçlü, güzel, ihtişamlı ve 'hazır' olduğunu görüyor. Artık, sen de gör...' dese, o devekuşu ne yapar?
Değişim zamanı gelmiştir artık. Tek yapmanız gereken şey, korunduğunuzu düşünerek, kafanızı sakladığınız kabuğunuzdan kurtulmak ve dışarıya bakmak. Sonrasında da, bu yeni bakış açısıyla birlikte daha güzel şeylerin hayatınıza gireceğine inanarak, kendinizi güvenle, bu muhteşem, süprizlerle dolu hayata teslim etmek.
Hayatta keşfedilecek çok fazla güzel şeyin var olduğunu bilerek,
Değişimin, bu yeni keşifleri karşınıza çıkartacak en önemli kaynak olduğunu unutmadan,
İnsanoğlunun, devekuşundan daha akıllı ve uzağı görebilen bir canlı olduğu gerçeğinden beslenerek,
Değişimle birlikte gelen yeni hayatınıza konsantre olduğunuz,
Bol, bol, güzel bilinmezliklerin olduğu, keyifli ve heyecanlı bir hayat yaşamanızı dileriz.
ENA