Dünyaya gelme şeklinizin, yaşamınız üzerindeki etkilerin farkında mısınız acaba?
Klasik olarak bazı bebekler anne karnında 9 ay 10 günlük bir süreyi tamamladıktan sonra dünyaya gözlerini açarlar. Bazıları bu olağan 9 ay 10 günlük süreden daha kısa bir zaman dilimi içersinde, bazıları ise daha geç dünyaya gelir…
Zamanından önce dünyaya gelen bebek, yaşamla tanışmasını diğerlerine göre daha erken yapar. Bu durum zamanından önce dünyaya gözlerini açan bebek için o kadar kolay olmaz. Çünkü daha yeteri kadar beslenmemiş, büyümemiş, kısacası “olmamış” tır. Tıpki kozasında ya da kabuğunda yeteri kadar kalmamış, kelebek, cırcır böceği, deniz kaplumbağası gibi…
Bunun tam tersine bakacak olursak da, normalize edilmiş 9 ay 10 günlük zaman diliminden daha uzun süre anne karnında varlığını sürdüren bebekler olabilir. Hatta 10 aya kadar sürebilen hamilelik süreçlerini bilmekteyiz. Bu durumda bebek diğerlerine göre daha çok içerde kaldığı ve çıkması gereken zamandan daha sonra dünyaya geldiği için de, normal bebekten beklenilenin üstünde bir aile beklentisiyle dünyaya gelebilir.
Ne de olsa O, içerde diğerlerine göre daha çok kalmıştır. Daha büyük ve daha güçlü birşey beklenir. Çünkü tıpkı kabuğundaki sertlik dolayısıyla daha çok kabuğunda kalmak zorunda kalan deniz kaplumbağası ya da kozasındaki engellerden dolayı daha çok çırpınması gereken kelebek gibi…
Diğerlerine göre daha erken ve daha geç gelenlerden hep farklı olmaları beklenir. Erken doğan zayıf, ya da aceleci…. geç doğan güçlü ya da geç kalan, gibi…
Zaman kavramının yanı sıra, kişiliğimizde çok önemli etkileri olan faktörlerden biri de, doğumdan önce nasıl bize hamile kalındığı kısmıdır.
Bazılarımız her türlü doğum kontrol korunmasına rağmen, bazılarımız planlanılarak, bazılarımız bir cinsiyet beklentisiyle, bazılarımız anneye sifa getirmek için, bazılarımız başka bir aile büyüğünün yerine O’nu yad etmek için, bazılarımız neşe getirmemiz için, bazılarımız anne baba arasındaki ilişkiyi daha sıcak bir hale getirmek için…
Uzun lafın kısası, daha dünyaya gözlerimizi açmamızdan önce, hayatımızı etkileyen milyonlarca farklı etken vardır.
Hatta aşağıdaki gibi cümleleri çevremizden çok da sık duyarız.
Ben zaten kız bekleniliyormuşum. O yüzden kız kadar duygusalımdır.
Beni erkek bekliyorlarmış zaten bende erkekfatma gibi bir kızımdır.
Ben mucize bebekmişim, benim dünyaya gelmem mucizeymiş. Az kaldı ölüyormuşum, doktorlar bile hayret etmiş.
Ben zaten dünyaya da diğerlerine göre çok erken gelmişim, bu yüzden hayatta herşeyle erken yüzleştim.
Ben hiç dünyaya gelmek istememişim. Baksana 10 aylıkken zorla sezeryanla annemin karınından alınmışım.
...................
Hele bir de bu doğum öncesi psikoloji, doğumdan sonra da sesli olarak ebeveyinleriniz tarafından hatırlatılırsa, hep size hatırlatılırsa, tamamiyle bilinçaltınıza ve bilincinize hangi niyetle dünyaya getirildiğiniz kazınır. Bu durum da tamamiyle sizin yürüme parkurunuzu sınırlandırır.
Peki ya size bir soru; eğer bütün bu bildiklerinizi kendi lehinize, geri dönerek değiştirmek isteseydiniz neleri değiştirirdiniz?
İyice düşünün… hatta elinize bir kağıt ve kalem alın ve yazın…
Aslında nasıl ve ne zaman dünyaya gelmek isterdim… Erken mi yoksa geç mi ya da tam zamanında mı dünyaya gelmek isterdim? İlk çocuk mu son çocuk mu???
Hepsini iyice bir düşünün ve yazın….
Tamamiyle herşeyi yazdığınıza emin olduktan sonra, yazdıklarınızı iyice teker teker okuyun…
Ve bütün bu değiştirmek istediğiniz şeyleri, neden istediğinizin yanıtını vermeye çalışın…
NEDEN DAHA ERKEN, DAHA GEÇ, OLMASI GEREKEN ZAMANDA, HERKES GİBİ,
NEDEN KIZ YA DA ERKEK,
NEDEN EN KÜÇÜK ÇOCUK, EN BÜYÜK ÇOCUK,
NEDEN AKREP BURCU, KOVA BURCU, TERAZİ… OĞLAK
NEDEN İSTENİLEN YA DA PLANLANILAN,
Hepsinin cevabını iyice düşünüp, yanıtladıktan sonra, sana bir soru…
Neden bütün bunları değiştirmek istiyorsun? Ne daha farklı olacak?
………
Peki sen bu olmasını istediğin değişiklikleri, sırf doğum şeklinden dolayı mı yaşayamıyorsun?
Yoksa burda senle ilgili başka bir şey mi var?
Belkide herşeyi olduğu gibi kabullenip hiç kendini değiştirmek ve kendine daha mutlu, istediğin hayatı yaşatmak adına mücadele etmiyorsundur?
Eğer oturup içinde bulunduğun duruma ağlamak, “vah be benim de kaderim buymuş.” Deyip, homurdanmak istersen, sana yapabileceğimiz birşey yok…
Ama “Ben nasıl ve ne şekilde dünyaya geleceğimi kontrol edemem. Fakat nasıl bir hayat yaşamayı istiyorsam, buna engel olan faktörleri kendimde değiştirebilir ve istediğim gibi pek çok şeyi kendi lehime çevirebilirim.” dersen, işler orda otomatikman senin lehine dönmeye başlar.
Bir insan neden ve nasıl öyle davrandığını keşfedebilirse, bütün bildiklerini kendi lehine çevirebilecek kudrete de sahip olur. Çünkü bilinmezi bilinir hale getirmek, herşeyden önce onla baş edebilmemizi ve kontrol edebilmemizi sağlar.
Mağdem ki annen ya da babanın beklentisinden dolayı erkek gibi kadın, ya da kadın gibi erkek oldun, bu seni rahatsız ediyor. Değiştirmek istiyorsan artık kendi beklentini üst sıraya koyarak, o doğrultuda davranabilirsin.
Ya da ben zaten istenilmeyen bir çocukmuşum, bu dünyadaki yerim çok gereksizmiş, diye öğrenmişsen, anne ve babandan bağımsız olarak, sen herkesden daha çok kendini sev ve iste… gerekli bul…,
Ben zaten herşeye geç kalırım, zaten dünyayada geç gelmişim diyorsan, çık bu kendini şartlandırdığın psikolojiden ve 'Artık hiçbirşeye geç kalmamak için elimden geleni yapacağım.', de.
Çünkü her insanın bu dünyaya gelmesi, zaten başlı başına bir mucizedir.
Erken ya da geç, kız ya da erkek, istenilen ya da istenilmeyen….. Beklenilen ya da beklenilmeyen, planlı ya da plansız….., Bunların hepsi sizin dışınızda var olan gerçek, ama sadece o kadar...
Sırf erken ya da geç, ya da farklı şekillerde dünyaya gelmeniz, sizin hep doğduğunuz zamanki gibi bir hayat yaşayacağınız gerçeğini beraberinde getirmez.
Unutmayınız ki, bir insan, neye inanırsa o gerçek olur. Daha güzel ve daha size iyi gelen gerçeklere konsantre olmaya ne dersiniz?
Neden siz kendi gerçeğinizi hem bilinçaltınıza, hem de bilinç düzeyinize, kendi istediğiniz şekilde ulaştırmıyorsunuz ?
'Bunu nasıl yapacağım?' diye sorarsanız, buyurun size cevabını verelim;
Bütün bu yazılanları okuyup, düşünecek ve sorgulayacak cesaretiniz varsa, zaten birşeyleri fark etmeye başladınız demektir. Farkındalık, fark etmek çok kıymetli birşeydir. Fakat bütün bunları kendi lehinize çeviremediğiniz sürece işkenceden öteye gitmez.
Tıpkı kilo vermek isteyen bir gencin, kilo vermek için rejim yapması gerektiğini bilmesine rağmen, çok yemek yemesi ve kilo veremediğini gördüğü için mutsuz olmaya devam etmesi gibi oldukça sinir bozucu bir hal alır.
Eğer ne istediğinizi biliyorsanız, kendi lehinize nasıl çevirebileceğinizi de artık çok iyi biliyorsunuz. Ama bu asla iradenin olmadığı bir noktada olmayacaktır.
“Bakabilecek Güç, Görebilecek CESARET ve Anlayabilecek İRADE” üçlüsünün hayatınızın her noktasında size ışık tutabilmesi,
Hayatta pek çok şeyi mücadele ederek, değiştirebileceğiniz gerçeğini unutmadığınız,
Değişmek istediği sürece, herkesin kendi hayatını da, yaşadıklarını da kendi lehine çevirebileceği gerçeğinden asla uzaklaşmadığınız,
Kendi hayatınızla ilgili seçim kontrolünün sizin elinizde olduğu,
Güzel ve istediğiniz gibi bir yaşam sürmeniz dileklerimizle.
ENA