Küçük bir çocuğun davranışındaki spontanlıkla, yetişkinlerde var olan spontansızlığın nedenini belirleyen en önemli etkenin, aslında ‘ya sonra’ sorusuyla, başladığını hiç düşündünüz mü? YA SONRA
Hiç, çok sıkıcı, hiç ilerlemeyen bir trafiğin içinde, yetişmeniz gereken yere, arabanızla gitmeye çalışırken, arkanızdan baş baş bağıran ‘baba hadi geç artık şu arabaları, eve gitmek istiyorum......’ diye avazı çıktığı kadar bağırarak ağlayan bir çocukla, sizin tepkinizi belirleyen en önemli farkın nerden kaynaklandığını düşündünüz mü?
· Trafikte kalmak istemeniz mi?
· Zamanınızı daha değerli geçirebileceğiniz, başka bir yerin var olmaması mı?
· Kızınızı ağlatma krizine sokmayı çok arzu etmeniz mi?
Pek tabii ki, üç yaşındaki kız çocuğunuzun bilmeyip, sizin daha önceden edindiğiniz hayat tecrübelerinizle, kabullenmeniz gerektiğini bildiğiniz bir gerçek vardır.
Daha önceden uzaktan çıkarttığı ses ve görüntüsüyle sizi kendine doğru çeken ateşe, elinizi sürdüğünüz an itibariyle, elinizin yanması ve sonrasında şayet elinizin tekrar yanmasını istemiyorsanız, ateşe elinizi sokmamanız gerektiğini öğrenmeniz gibi.....
Ya da daha önce ne kadar küfür ettiyseniz de, duran trafiğe hiç bir etkisinin olmadığını öğrenmeniz gibi..... Yaş aldıkça, bir takım şeyleri deneyimledikçe öğreniriz....
Neleri mi, öğreniriz?
Trafikte kalmak istememenize rağmen, yapabilecek hiçbirşeyiniz olmadığı için, bağırıp, çağırmak, küfretmek ya da direksiyonu yumruklamaktansa, neden kontrollü davranmanız gerektiğini öğrenirsiniz...
Çünkü tecrübeniz vardır, küfretseniz de, yan taraftaki söförle yumruk yumruğa dövüşseniz de, ağlasanız da, kahkahalar atsanız da değiştiremeyeceğiniz bir takım gerçekler vardır. Kendi dışınızda gelişen kontrol edemedeiğiniz şeyler....
Peki bizim dışımızda gelişen, kontrol edemediğimiz şeyler karşısında zarar görmemizi engellemek, ya da çok sevdiğimiz insanalrın zarar görmesini engellemek adına, bizi kontrollü davranmaya iten şeyler nelerdir?
Başkalarının gözünde nasıl gözükeceğimiz mi?
Yoksa, kendinize zarar vermemek adına, içinde bulunduğunuz durumu kabullenerek, kendi lehinize çevirmenin formülünü bulmak ve dolayısıyla akıllı yetişkinler gibi hareket etmek ve örnek olabilmek mi?
Yoksa, ne kadar çok istesek de, çok değer verdiğimiz insanların üzeleceğini ve mutsuz olacağını bir sonraki adımda kendinizi düşünmek zorunda hissederek iradeli davranmayı seçmek mi?
Hiç düşünebiliyor musunuz acaba hiç bir kuralın, normun, kavramın olmadığı bir hayatı?
Herkes aynı trafikte çığlık çığlığa bağırıyor, küfür ediyor, arabasını terk ediyor, yürüyor, direksiyonu yumrukluyor...... nasıl bir görünüm olurdu acaba?
Çok insani? Hiç sanmıyorum....
Kontrollü olmak ve ‘ya sonra’ diye düşünerek hareket edebilmemiz, hem bizi, hem de çevremizdekileri, bir sonraki aşamada zarar görmeden sağlıklı ilişkiler içinde yaşamamızı sağlar.... Kısacası hayvani dürtülerimizin bastırılmış halidir...
Yani, tıpki bir çocuğun sadece o anlık ihtiyaçlarına konsantre olması gibidir... Sonrasını düşünmez çocuk, ben bas bas bağırıyorum ama babam acaba benim mutsuz olmamdan etkilenir mi? Ya da ‘ağlasam da ne işe yarayacak ki ... ben değiştiremem ki trafiği, ya da karın yağışını...’ gibi....
Çocuk sadece kendi ihtiyaçlarına konsantre olur, gerisi çok önemli değildir....
O an hava çok soğuk da olsa, dondurma yemek yemek istiyorsa yer, ya da hiç yemek yememiş olsa da 10 tane çikolatayla karnını doyurabilir.... ‘Evladım, yemekten sonra çikolatını yiyebilirsin, çünkü çikolata yararlı ve sağlıklı birşey değildir.... Yemekler seni daha kuvvetli ve dirençli yapar. Üşümeni ve hasta olmanı engeller...’ diyen annesine kızar, nefret eder.... Çünkü istediği şeyi ona vermediği için onu sevmediğini düşünür.... Çocuk mantalitesi öyle çalışır çünkü, eğer istediğini ona vermiyorsa, sevmiyor... Veriyorsa seviyor gibi.... J
Halbuki sağlıklı olan şeyin ne olduğunu bilen anne ve baba, çocuğunun ondan nefret etmesi pahasına, onun için ‘kendilerine göre’ doğru olan şey herneyse, onu söyler ve yapar....
Hayatımızda, sonraki aşamada zarar vereceğini bildiği halde, anlık duygu ve dürtülerini kontrol edemediği için hareket eden ‘çocuk yetişkinler’ vardır.... O çocuk yetişkinleri o noktaya getiren pek tabii ki pek çok etken vardır... Fakat önemli olan kısım, bu nedenleri çözdükten sonra, ‘ya sonra’sını düşünmeden hareket ederek, çevresine ve belki de kendilerine verdikleri zararı fark ederek, telafi etme girişiminde bulunabilmeleridir.
Pek tabii ki insanız ve hepimizin bir takım zaafları ve zaafiyetleri vardır...
Tıpkı, açlıktan ölmek üzere olan bir grup insanın, hayatta kalmak için, herkesden önce yemeğe saldırmak üzere, hayavani bir şekilde kontrolden çıkması gibi... Son zamanlarda medyada fazlasıyla yer alan ‘survivor’ programında da gördüğümüz gibi...
‘Büyük balık, küçük balığı yer’ ....İnsanlık dışı bir noktaya nasıl gelinebileceğiyle ilgili çok önemli bir örneklem....
Uzun lafın kısası, mağdem ki, bir insan kendi zaaf noktalarını ve zaafiyetlerini maksimum açlık seviyesine getirdiği noktada, kontrolsüzleşiyorsa, ya bu zaaflarını fark edip doyuracak..... Ya da, gerçek yetişkinler gibi ‘ya sonra’ kısmını düşünerek kontrollü hareket edecek...
Mağdem ki, bizi hayvanlardan ayıran en önemli özelliğimiz aklımız ve tecrübemizle birlikte öğrendiklerimiz...
Dolayısıyla ‘ya sonra’yı düşünerek kontrollü hareket edebilmek bizi daha huzurlu ve ‘insan gibi insan’ olmak adına, küçüklerimize örnek bireyler yapacaksa, neden güzel modeller oluşturmayalım ki.
Elinden geldiğince kontrollü ve anlık dürtülerdense, kendi dahil olmak üzere, kimseye zarar vermeden, ‘ya sonra’ sorusunu çok net sorarak ilerleyen, huzurlu, mutlu ve güzel hayatlar yaşayabilmeniz dileğimle.
ENA