Küçük bir kız çocuğunun kendi sihirli bahçesinden öğrendikleri...
Kocaman bahçeli bir evin, kendine ait odasında hayaller kuran küçük bir kız çocuğunun hikayesidir bu... Bu kız çocuğunun tam da her çocuğun hayallerini süsleyen türden bir odası varmış. Boydan boya camlarla kaplı, gece gündüz demeden dışarıyı istediği zaman görebileceği özgürlükte, şeffaf ve masum bir dünyadan bahçelerinin yeşilliklerine bakan, sonsuzluğa doğru uzanan çok güzel bir oda.
O yaşlardaki pek çok çocuğun hissettiği gibi, minik kızın odası, onun bütün dünyasıymış aslında... Bütün hayallerini gerçekleştirebileceğine inandığı bir dünya... Evin bahçesiyle aynı yükseklikte olan bu odaya giren herkes, kendini adeta gizli bir bahçeye girmiş gibi hissedermiş... meyveleriyle mis gibi kokan limon, mandalina, portakal ağaçlarıyla, içeri kaçak sızan yaramaz çocukların karnını doyuran armut ağacından ve aynı zamanda doğanın ne kadar köklü ve kudretli olduğunu öğreten çam ağacından oluşan bir bahçe.... Odadan dışarısı o kadar güzel gözükürmüş ki, herşeyin şeffaf ve güzel olduğu bir dünya gerçekleştirmek için, o muhteşem kokuları salan mandalina, portakal, armut agaçlarını ve güç ve kudreti sembolize eden çam ağacını görebilmesini engelleyen hiç bir perde taktırmamış odasına küçük kız... Bu kız çocuğu ne zaman kendi dünyasına çekilip, hayatı ve kendini sorgulamaya başlasa, ağaçlar ona ihtiyacı olan bütün cevapları verirlermiş.
Birgün, bu küçük kız çocuğu, küçük gibi gözüken büyük dünyasına, bir de küçük civciv sokuvevermiş. Birkaç gün civciviyle birlikte güzel zaman geçirmişler. Her ne kadar diğer arkadaşlarının civcivleri gözlerini dünyaya kısa zamanda yummuş olsa da bizimkininki cin gibi ortalıklarda geziniyormuş. Büyüklerinden bu tarz civcivlerin çok fazla yaşamadığına dair olumsuz cümleler duymuş olsa da, o civcivini hayatta tutmak için elinden gelen herşeyi yapmış.
Birgün tam "Benim civcivime hiçbirşey olmaz, artık tavuk olacak" diye mutlu mutlu civcivine bakarken, gözlerinin tıpkı arkadaşlarınınki gibi ağırlaşmaya başladığını fark etmiş... civcivine birşey olacağı endişesiyle onu hayatta tutmak için büyük çaba içersine girmiş. Gözlerinin tamamiyle kapandığını gördüğünde son bir umut olarak da suni teneffüs yapmaya başlamış. Belli bir süre sonra fark ettiği şey ise; sadece suni teneffüsle civcivin gözlerini açıp kapadığıymış. Belli bir süre sonra minik kız yorulup, pes etmiş ve suni teneffüs yapmayı bırakmış. Artık civcivinin gözlerinin tamamiyle kapandığını kabullenmiş. Çok üzülmüş... Bir kaç günlüğüne de olsa hayatta tutmaya çalıştığı bu küçük sarı şeyi her gün görüpde hatırlayabileceği bir yere gömmesi gerektiğini düşünerek, bahçede kendisine her daim her türlü sorunun cevabını veren ağaçlarının arasında, merkezi bir yer hazırlamış.
Minik civcivine bahçenin tam ortasında güzel bir yerde mezar taşınında olduğu bir yer organize ederek bir tören hazırlamış. Başında durup onla son vedalaşmasını yaparken, kokuyu alan kedilerin hain bakışlarıyla karşı karşıya kalmış. Her ne kadar artık canlı olmadığını bilsede, bu aç gözlü kedilerin civcivini rahatsız etmelerinden çok korkmuş. Ne yapacağını kendi kendine düşünürken birden yağmur yağmaya başlamış. Yağmur sesi, damlaların dokunuşuyla birlikte taze toprak kokusu ciğerlerini dolduruvermiş ve biranda minik kızın minik kalbindeki büyük endişelerini yatıştırıcasına, bütün tedirginliğinin ve üzüntüsünün üstünü örtmüş.
Her taraf sessiz sakin bir hal almışken, küçük kız aynı anda olan bir kaç şeyi anlamlandırmaya çabalamış. Bunun için de her zamanki gibi önce kudret sonrada kokuları ve meyveleriyle bütün ihtiyaçlarını karşılayan ağaçlarına yönelmiş... Sonra bir anda herşeyi unutup, hayran hayran izlediği yağmurun kaynağına doğru...... gözlerini gökyüzüne çevirmiş.... İçinden "ne kadar güzel birşey bu...." diyerek, hayran hayran bakışlarla, minik bedenini gökyüzünden yüzüne doğru düşen damlalara bıraktığında.... kendini hiç olmadığı kadar huzurlu ve güvende hissetmiş.... Bu kadar büyük hayranlık ve sevgiyle baktığı doğa, ona sanki seni duyuyor ve hissediyorum dermiş gibi sağ omzuna kocaman bir yağmur damlası konduruvermiş...
Kendisinden daha güçlü ve herşeyi kontrol edebilen başka bir güç olduğunu fark eden minik kız, düşünceleriyle başbaşa kalacağı dünyasına doğru yol almış. Son bir haftada yaptığı herşeyi baştan sona düşünmüş, değerlendirmiş. Önce kudret ağacına sonra teker teker armut, portakal ve limon ağaçlarına bakmış. Kafası her zamankinden de daha fazla karışık bir halde cevap almak üzere ağaçlarına bakmış, düşünmüş, herbirinden alacağı cevapları duymak için sabırsızlıkla beklemiş. Derken teker teker sırasıyla portakal, limon, armut ve çam ağacı gibi hissederek ihtiyacı olan cevabı bulmaya çalışmış.
Sorusu ise şuymuş; Bu hayat nasıl birşey böyle? Bir anda bir canlının ölümü başka bir canlının karnını doyurmak için fırsat oluyor. Diğer tarafta, bütün bunlardan zayıf olanı korumaya çalışan bir çocuğa doğa cevabını; "Merak etme herşey benim kontrolümde, diyerek mucizesini gösteriyor. Ve derken bütün herşey sanki hiç yaşanılmamış gibi unutuluyor.
Bütün bunların cevabını gizli büyülü bahçesinde bulmaya çalışırken içeri bir anda kaçak çocuklardan biri sızıvermiş. Limon ağacında kalmış iki limonu, portakal ağacında kalmış dört portakalı ve armut ağacında kalmış bir armutu torbasına koyarak kaçıp gitmiş. Bütün bunlara sahit olup hiçbirşey yapmayan çocuk şaşkınlıkla, kudret ve güç olarak gördüğü çam ağacına uzun uzun bakmış ve sormuş; "Ben bir senedir bu ağaçların hepsi meyve versin diye bu kadar bekledim. Kokularını salsınlar ve kendiliklerinden düşsünler diye, en olgun ve en lezzetli hallerine gelip daha da güzelleşsinler diye. Şimdi çocuğun teki hiç sormadan bahçemize girdi ve benim uzun zamandan beri beklediğim şeyleri bir çırpıda topladı, arkasına bile bakmadan çekip gitti. Zaten civcivim de öldü. Halbuki hayatta kalsın diye neler yapmıştım. Pis kediler onu rahat bırakmadılar."
Sonra kendi kendine düşünmeye devam eden küçük kız çocuğu, çam ağacından sanki " Ben de senelerdir kök saldığım bu yerden bütün söylediklerine sahit oluyorum, fakat değiştirecek gücüm yok" cevabını alıp tatmin olmamış bir şekilde kendi kendine sorular sormaya ve düşünmeye devam etmiş; "Beni bu ağaçlardan farklı yapan birşey, birşeyler var mı acaba?"
Elbetteki vardı.
En temel fark aslında; insanda var olan; harekete geçebilme yetisi. Kudret ağacı sahitti belki pek çok şeye, kökleri minik kızınkinden çok daha uzundu belki ama, hareket edemiyor, tepki veremiyordu. Karşısındaki kız ise minik de olsa hem civcivine zarar verecek kedileri, hemde bahçesine giren kaçak çocukları kaçırtacak düzeyde, farkında olmadığı bir güce sahipti. Kullanıp kullanmamak onun elindeydi.
Bütün bu düşünceler içinde dalıp giden küçük kız derken şunu fark etti;
Ben sevdiklerim için elimden geleni yapabilirim ama herşeyi kontrol edemem... (Tıpkı yağan yağmuru kontrol edemeyeceği gibi....)
Bir şey, ya da bir canlı zayıfsa, zayıftır ve bunun aksini hiçbir güç ne kadar destek verse de değiştiremez. (Tıpkı herşeye rağmen civcivinin çok yaşayamaması gibi)
Sahip olduklarını biri izinsizce almaya çalışıyorsa en başından tepkini göster, yoksa hepsi tükendiğinde birşey söylemen bir anlam ifade etmeyecektir. (Hayatına ya da bahçene izinsiz giren birine ya da bir çocuğa tepki vermediğin sürece yaptığının seni rahatsız ettiğini anlamayacak ve hayatını ve bahçeni sahipsiz zannederek istediğini yapabileceğini düşünecek.)
Birşey nasıl başlarsa öyle devam eder. Değiştirmek istiyorsan tepkini ilk adımda vermelisin.
Eğer yaşadıklarından ders çıkartabilirsen, bütün ağaçlar faydalan diye sana meyvelerini tekrardan vereceklerdir. Burda iş tekrardan aynı hataya düşecek misin? Yoksa sahip olduklarını elinden geldiği kadar kendi lehine çevirebilecek misin?, sorularına vereceğin cevapla çözümlenir.
Küçük kız bütün bu yaşadıklarının yorumunu, sessiz ve hareketsiz arkadaşlarından aldıktan sonra, yeni hayallere yelken almak için, kendi kurduğu huzurlu dünyasına geri dönerek, heyecanla düşünmeye başlamışmış... "Aslında sağ omzuna düşen yağmur damlasının bir anlamı var mıydı? Bir sinyal miydi acaba? ...
Acaba yarın ne olacak? Ve hayat bana bu sefer neyi öğretecek, neyi gösterecek? .....
:)
Her daim Yarın’dan gelecek süprizleri, çocuk coşkusundaki heyecanla bekleyebilmeniz dileğimizle;
ENA