Bazı cümleler vardır, o kadar çok seversiniz ki içindeki anlamı, cümlelerin başlangıcını... Araya bağlaçlar koyarak devam ettirmeye çalışırsınız. Ama, fakat, yalnız, aslında, çünkü, gibi virgül etkisi yaratan bağlaçlar kullanırsınız. Çünkü bitsin istemezsiniz...
Bazen de, bu bağlaçların hiçbirine ihtiyaç duymadan, sonrasında yaşadıklarınızı anlatmak için virgüller koyarsınız, çünkü hayatınız sadece o bağlaçdan ibaret değildir.
Bazen de, cümleleriniz az, öz ve nettir. İşte o anda, netliği daha da netleştirmek için, ‘.’ koyarsınız.
Virgül, bağlaç ve nokta kullanmayı tercih etmenize neden olan en büyük neden; karşınızdakine bir takım şeyleri anlatırken, sizi en net ve doğru şekilde anlamasını sağlamak istemenizdir.
Ahmet:
-Yemek yedin mi?
Ayşe:
-Evet yedim, çünkü açtım ve bütün gün hiçbirşey yememiştim ve senin de yemeğe gelip gelmeyeceğinden emin değildim. Bu nedenle seni bekleyemeden yedim.
Size bir soru?
Ayşe’nin bu kadar açıklamayı yaparak, virgül yerine geçen bissürü cümle kullanmayı seçmesini sağlayan şey nedir?
Bazen cümlelerimizi, bağlaçlarımızı, değer verdiğimiz insanların yanlış anlama ihtimalini ortadan kaldırmak adına, oldukça fazla kullanırız. Çünkü bizim için değerlidirler ve kaybetmek istemeyiz. Yanlış anlaşılmak istemeyiz. Fakat unuturuz. Şayet biz de değerliysek, neden bizimle kısa cümleler kullanarak konuşmayı tercih eden biriyle, bu kadar uzun cümlelerle eşlik etmeyi seçtiğimizi.
Nokta’nın sağladığı avantaj her zaman için şudur; biri sizi anlamak istiyorsa, sizin açıklama yapmanıza gerek kalmadan o zaten, ard arda bağlaç kullanmanıza gerek olacak soruyu sorarlar. 'Neden böyle davranıyorsun? ya da Neden böyle yaptın?' gibi...
Diğer taraftan da, bazı insanlar vardır. Kim olduklarını net bir şekilde ifade etmeseler de, nasıl bir kişiliğe sahip oldukları, duruşları ve ifade şekillerinden o kadar çok bellidir ki, açıklama yapmaları gerekmez. O tarz insanları da, sadece kendileri gibi olan insanlar anlar ve görür. Çünkü, her birey, ancak algılayabildiğini görür. Orada zaten bağlaca gerek yoktur. Kişi duruşuyla, onun gibi olduğunu düşündüğü kişiye 'onay' verir. 'Ben de öyle düşünüyorum. Ben de öyle hissediyorum. Ben de öyle anladım. Ben de öyle ifade ederdim.'.
Peki, acaba hiç düşünebiliyor musunuz? Cümle bitse, başka bir cümle başlasa ve başka başka cümleler başlamaya devam etsene olur? Belki, arada aklınıza ve hayalinize öyle cümleler gelecek ki, daha çok seveceksiniz o cümleleri. Hatta araya bağlaç ya da bağlaç etkisi yaratan virgülü koymasanız da, herşey çok net, dengeli ve berrak olacak. Yorulmayacaksınız. Hissettiğiniz, duyduğunuz, gördüğünüz ve algıladığınız gibi net olsa, herşey. Duyduğunuz şeyle, gördüğünüz şey, dokunduğunuz şey aynı anda birbirlerini onaylasalar. Hayat ne rahat ve huzurlu olur, öyle değil mi? Sürekli anlamaya çalışmadığınız. Tutarsızlıkları çözmek zorunda kalmadığınız bir yaşam, değişik olmaz mıydı?
Hayatınızda, sürekli bağlaç ve virgül kullanmanıza neden olarak sizi yoran ve anlamak istemeyen insanlarla, zamanınızı yıpranarak geçirmektense, neden daha rahat olan yolu seçmiyorsunuz? Bazen, kendinizi ifade ederken, nokta dahi kullanmanıza gerek duymayacağınız tarzda insanlarla sohbet edersiniz. Öyle insanlardır ki onlar, saatlerce yanlarında konuşmuş olsanız da, sanki hiç konuşmamış gibi dingin ve rahat hissedersiniz. Söylediğiniz hiçbirşeyi tekrarlama ihtiyacınız olmaz. Çünkü sizi doğru anlayabilmek için, ellerinden gelen özeni ve dikkati fazlasıyla gösterirler. Gösterdikleri çaba bile bir anda yumuşamanıza neden oluverir.
Hayatınızı, sizi yanındayken yumuşacık hale getirerek, anlayan ve besleyen insanlarla geçiriniz. Çünkü diğeri oldukça karışık ve yorucu olacaktır.
Bu hayat, huzurlu, dingin ve yumuşak bir şekilde yaşayabildiğiniz sürece size güzel tarafını gösterir. Hayatın güzel tarafını hep görebilmeniz dileğimizle.
ENA