Hiç düşündünüz mü? Neden pamuk ipliğine bağlı bir hayatımız olup olmadığını, hep söylediklerini...
Hayat o kadar da, anlık bitebilecek bir şey midir?
Ama bizden uzak gördüğümüz bu soğuk gerçeğe yaklaşımımız, yakınlarımıza geldiğinde öyle olmaz.
Çünkü düşünemeyiz sevdiklerimizin olmadığı bir hayatta yaşayabilmeyi... Yaşayamayız ki, diye düşünürüz...
Önce şok yaşarız, inanmayız, kabullenmeyiz, sonra gerçeği net bir şekilde görmemize neden olan hayatın gerçekleri, karşımıza çıktığında kabul ederiz. Çünkü artık dokunmak istediğimiz, sarılmak istediğimiz, öpmek istediğimiz, birlikte kahkahalar atmak istediğimiz, birlikte yaşamak istediğimiz insana fiziksel olarak ulaşamayız.
İşte o noktada düşünmeye başlarsınız bu hayatın anlamını, neden yaşadığımızı ve her saniye bir sonraki saniyeye yatırım yaparken geçirdiğimiz bu koşuşturmalı hayat içerisinde, saniyelik bir duruşla aslında pek çok şeyin arkada kalacağını...
Gerçek şu ki, hiçbirimiz bunu bilerek ve önceden düşünerek zaten yaşayamayız. Hayata sanki hep içinde kalacakmışız gibi bağlanamaz, tutunamayız. Önemli olan nokta şudur, hayatta var olduklarını bildiğimiz halde uzak durduğumuz, sanki yokmuş gibi hareket ettiğimiz insanlar vardır. Küstüklerimiz, kırıldıklarımız, öfkelendiklerimiz, çok sevdiklerimiz vardır. Kaybetmekten korktuğumuz için, kendimizi koruduğumuzu zannederek kendimizi uzak tuttuklarımız vardır.
Eğer bu hayat ne zaman neye sahip olup, olmayacağınızı bilemediğiniz bir yer ve ne zaman neyi ve kimi kaybedeceğinizi bilemeden geçirdiğiniz bir yer ise, neden hayattayken kendinize eziyet ediyor ve bir şeylere, birilerine bağlanmamak için bu denli inat ederek kendinizi insanlardan, sevdiklerinizden uzak tutuyorsunuz ki?
Uygulamada şöyledir; Şuan daha önce görmediğin farklı bir mezarlığın içindesin. Bu mezarlık öyle bir mezarlık ki, o mezarlıkta dolaşan insanlar, önlerinden geçtikleri mezar taşlarına bakarak, o kişilerin nasıl bir hayat yaşadıklarını beş cümleyle okuyabiliyorlar. Fakat bu mezar taşlarının bir diğer özelliği de altında mezar sahibine ait kişiden, dünyada kalanlara tavsiyelerin bulunduğu bir bölümün de olması.
Bir kâğıda beş cümleyle şuana kadar nasıl bir hayat yaşadıysanız yazın.
Evet, iyi düşünün ve yazın. Sonrasında o tavsiyeleri okuyun ve iyice düşünün lütfen. Sizin kendi hayatınıza uygulayamayacağınız cinsten tavsiyeler mi yazıyor orada?
Ölümden ve kaybetmekten çok korkmayın... Evet, söylemesi kolay biliyorum... Ama hepimizin, ben dâhil başına gelecek bu gerçeğe konsantre olarak hayatı zaten yaşayamayız. Yapacağımız en önemli şey, sevdiklerimize ve ulaşmak istediklerimize hazır hayattayken bu fırsatı vermek ve bu doğa harikası olan yaşamı doyasıya yaşayabilmektir.
Çocukları, torunları; kalabalık ailesine dünyanın en büyük gücüyle bağlı olan birini düşünün. Sevdiği insanlarla vakit geçirmek; birlik beraberlik; onun için hayattaki en kıymetli şey. Arka fonda Zeki Müren'in müzikleriyle şenlenen cuma 'aile yemekleri', ailenin ne kadar kıymetli, kutsal ve insanı, güçlü kılan şey olduğunun göstergesi... İyi günde, kötü günde, bazen tatlı kahkahalarla, bazen tatlı yüz ifadeleriyle ama hep birlikte... Sahilde balık tutarken aldığı huzur dolu nefese, torunların eşlik etmesiyle birlikte paylaşılan sürpriz kokan 'kâğıt helvalar'...
Canım dedem... Dedemi bir daha göremeyeceğimi öğrendiğimde, yaşım yediydi ve odamdan dışarıya bakakalmıştım. O sırada yoldan, yaşlı bir adamla, torunu olma ihtimali çok yüksek olan 'benim yaşlarımda' bir çocuk el ele tutuşarak geçtiler.. İçimden “dedeciğim” diyerek bakakalmıştım... Sonra büyüklerimin hep söylediği şey aklıma gelmişti. “İyi insanlar ölseler bile, gökyüzünde bir yıldız misali bize, ihtiyacımız olduğunda hep sinyal yollarlar ve bizden uzakta da olsalar, hep mutlu ve huzurlu olurlar. Çünkü bilirler bizim de her şeye rağmen hep mutlu olmak için mücadele edeceğimizi...
İyi insan olmak ne demek? Tartışılır.. Hepimiz zaman zaman hatalar yaparız yapmaya da devam edeceğiz. Bu hatalar bizi kötü insan yapmaz. Bir insanın niyeti iyi olduğu sürece, o insana 'kötü' demek zaten mümkün değildir.
Başkalarına verdiğiniz bütün tavsiyelere, herkesten önce kendinizin uyduğu, olabildiğince keşkesiz bir hayatı, ulaşılmazlık kalkanından kurtularak geçirmenizi dileriz.