Zorundalıklar… Bir bebeğin dünyaya geliş şeklini, sahip olduklarını, sahip olmadıklarını düşünecek olursak eğer, zorundalıklarımızla mı dünyaya geliriz? Yoksa zorundalıklarımızı biz kendimiz mi yaratırız? Ya da zorunda kalmış hissettirilir miyiz?
Şöyle bir sahip olduğunuz zorundalıklarınıza teker teker bakacak olursanız, neler ortaya çıkıyor?
Madde madde yazmaya ne dersiniz?
· Başarılı olmak zorundayım,
· İyi bir öğrenci olmak zorundayım,
· İstediğim bölümü kazanmak zorundayım,
· Vefalı bir evlat olmak zorundayım,
· Annemin hayır duasını almak zorundayım,
· İyi bir anne, baba olmak zorundayım,
· Güçlü olmak zorundayım,
· Düşünmek zorundayım,
· Birşeyler yapmak zorundayım,
Peki ya size bir soru, hayattınıza şöyle iyice bir bakın ve etrafınıza iyice baktıktan sonra değerlendirin bakalım hakikatten bu dünyada her tanıdığınız birşeyler yapmak zorunda hissiyle mi yaşıyor? Yoksa bu sadece size ait bir düşünce mi?
Peki eğer hep siz birşeyler yapmak zorunda hisseden taraf olursanız, zorunda hissetmeyenler nasıl birşeyler yapmak zorunda hissetmeye başlayacaklar?
Enteresan değil mi?
Aslına bakacak olursanız hayal ettiğimiz ya da arzu ettiğimiz hayatı yaşayabilmek adına hepimizin zorunda olduğu bir takım görevler ve sorumluluklar vardır. Fakat burları diğer zorunluluklardan ayıran çok önemli bir fark vardır.
Biri sizin seçim sansınız olmadan, özgür iradenizden bağımsız olarak hayatınızda var olduklarını düşündüğünüz zorundalıklar, diğeri ise sizi istediğiniz hayata götürmesi adına yelkeninizi ruzgarla dolduracak zorundalıklar.
İlki, genellikle kişide özgür iradesini kullanamadığı için sıkışmışlık duygusu yaratır. Bu duygu da kontrol edemediği öfke patlamalarına ve beraberinde ruhuyla birlikte yoğun olarak fiziksel olarak da hissettiği yorgunluğuna ve bitkinlik haline neden olur.
İlki, seçim hakkına sahip olmadığımız için isteksiz ve arzusuz yaptıklarımız, yani sıradanlaşarak yaptığımız, diğeri ise bizim kendi yürümek istediğimiz patika olduğu için, yolumuzu aydınlatsın diye her çeşit meşaleyi kullanma zorunluluğu gibi görülen şeyi eğlenceye dönüştürdüklerimizdir.
Eğer hayatınızda var olan zorunlulukları,
1) Sizi, istediğiniz hayattan uzaklaştıran,
2) İstediğiniz hayata yakınlaştıran zorunluluklar,
olarak ikiye ayıracak olursak, kendi istediğiniz hayatı size yaşatacak keyifli zorundalıklara haksızlık etmeden, yolunuzu layığıyla aydınlatması için gereken bütün özeni gösterdiğiniz bir hayatı, herkesden önce kendiniz için yaşamanızı dileriz.
Bazen size çok karanlık gelse de, gitmek istediğiniz yolda size her zaman ilk meşaleyi tutma coşkusunu tüm heyecanıyla hissederek gösterecek, EnaTherapia’nın bitmek bilmeyecek “keyifli zorundalık” duygusuyla;
PS: Eğer işiniz sizi yaşamak istediğiniz hayatta götürecek en temel akarsu ise, akarsuyunuzu oldukça temiz ve ışıltılı tutmanızı dileriz… Çünkü biliniz ki yeryüzündeki sınırsız sayıda akarsudan, sadece bir kaçını aklımızda bırakan şey, onları diğerlerinden ayrılan orjinal özellikleridir.
ENA