Gittikçe artan rekabet ortamında, kendine güvenmeyen, yetersiz pek çok insanın, algı yanılsaması yönetimiyle 'asla sahip olamayacağı' şeylere sahip olması sağlanırken, gerçek de hak eden ve etmeyeni doğru tespit edebilecek bir yönetici, size göre nasıl bir yöneticidir?
Gerçek adalete sahip, kendine yeteri kadar güvenen ve kimlerle çalışıp, yöneteceğini çok iyi bilen bir yönetici nasıl bir yöneticidir, peki?
Siz de onlardan biri olmak ister misiniz?
O zaman yazımızı okuduktan ve yeteri kadar düşündükten sonra bizi arayınız, eğer zamanımız varsa, seve seve size yardımcı olmaya çalışırız. Eğer, kendine yeteri kadar güvenen, ve adaletli bir yöneticiyseniz?
Size göre; herhangi biri, 'başarılı bir yönetici, ya da lider' olabilir mi?
İlk yönetmeyi öğrenme şekli, tarzı, nerede ve nasıl başlar?
Anne ve babanızla olan ilişkinizi bir düşünür müsünüz?
Ne yiyeceksiniz? Ne giyeceksiniz? Saçlarınızı nasıl kestirmelisiniz? Nasıl güzelsiniz? Nasıl çirkin? Nerde okumalısınız? Nasıl davranmalısınız?
Bazı ebeveynler vardır, kendine ve çocuğuna, yaşı kaç olursa olsun, duyduğu saygıdan dolayı, önce ne istediğini sorar. Sonra, bu istediği şeyin, ona olumlu ve olumsuz nasıl yansımaları olabileceğini, kendi bakış açısına göre aktarır. Sonrasında da, arka plana geçerek, çocuğuna seçim yapma hakkı vermek için, farklı opsiyonlarla birlikte bekler. Çocuk, anne ve babasının, her şeyden önce niyetine güveniyorsa, bu çok kiymetli birşeydir. Onların aktardıkları bilgileri, onların bakış açısıyla olduğu gibi alarak, seçimini, 'zaten uygun görülen şık' dahilinde yapar. İçi, anne ve babasına karşı hissettiği güven duygusundan dolayı rahattır ve doğru karar verdiğini bilir.
Bazen, çocuk; istediği seçeneğe onu götürecek şıkkı, seçmeden önce, güvendiği anne ve babasının iyi niyetli tavsiyesinin içine, bir de kendi aklını sokar. Onların bakış açısıyla, kendi bakış açısındaki farkı belirlemek için, 'Benim için önemli olan şey nedir? Benim için, doğru seçenek nedir ve neden böyle düşünüyorum? Bana göre, böyle yaparsam en kötü 'şu' olur, üstesinden gelebilir miyim? Ve gerçekten istiyor muyum?' diye, pek çok soru sorar. Sonrasında da, kendi cevabını vererek, seçer. İşte, bu tarz bir kişilik, saygı, sevgi ve seçim yapma hakkının da 'doğru model olunarak' verildiği bir aileden de geldiği için, 'ideal yönetici' olarak doğar. Aynı saygınlık ve asaletle de yönetir. Ne birlikte çalıştığı insanları korkutur ve baskı kurar. Ne de, çocuğun bireysel hak ve özgürlük alanına girer. Böyle yöneticilerle çalışan bireyler; korku yerine; takdir, alkış, dürüstlük, sevgi ve saygıyla beslenerek çalıştıkları için, daha verimli ve bağlı, ait hissederek çalışırlar. Böylelikle iş performansı da, yüksek olur.
Gittikçe artan rekabet ortamıyla birlikte, kurumlarda çalışan kişi sayısının artmasıyla birlikte, yönetim şeklinde de zorlaşmalar olmaktadır. Tıpkı, eşit ve adaletli davranmadığı için, öfkesini anne ya da babasına ifade etmek yerine, kardeşinden çıkartmaya çalışan kardeş figürü misali, kurumsal hayatın içinde, çalışanlar arasında 'haksız ve adaletsiz' davranış kalıpları kendini gösterebilmektedir. Bu durum karşısında tıpkı çocukluğundaki gibi 'Neden böyle yapıyorsun ablacım, ben sana ne yaptım? Biz kardeşiz düşman değiliz. Bir birimize güzel davranarak, destek olalım lütfen.' diyen, iyi niyetli ve sevgi dolu kardeş misali, güzel ve olumlu davranışlarla, denge sağlanabilirken, bazen de, aynı tarz insanların çok fazla bir araya gelmesinden kaynaklı olarak, sürekli birbirinin açığını bulmaya çalışan davranış kalıpları kendini gösterebilmektedir. Hedef bellidir aslında. Bir üst yönetici ya da, kurum sahibinin gözünde, sanki anne ve babasının gözünde daha değerli, daha özel, daha vazgeçilmez ve kıymetli bir yere gelmeye çalışan bir çocuk misali, kendini göstermeye ve ön plana çıkmaya çalışan çocuk davranışlarıdır bunlar.
Bazen anne ve baba; adaletli, eşit ya da tam tersi davransa da, çocuk, o kadar kendinin farkında, ve ne kadar değerli, kıymetli, özel olduğunu bilir ki, yapılan adaletli, ya da adaletsiz davranışların hepsinden bağımsız bir şekilde, kendine; kendi aklına, ruhuna, duruşuna, başarılarına ve hissettiklerine odaklanır. Dolayısıyla, olumlu anlamda yapılan her çeşit tepkiyi sahiplenmeyi alışkanlık haline getirirken, olumsuz olanların hiçbirini üstüne almaz. Nedeni çok ve net bellidir aslında, 'Anne ve baba, siz nasıl davranırsanız davranın, benim için çok kıymetlisiniz, fakat bana adaletsizce davransanız da, bu adaletsizliğin benle hiçbir alakası olduğunu sanmıyorum. Sadece, bu davranış şekillerinizin altında sizin baş etmekte zorluk çektiğiniz başka şeyler olabileceğini düşünüyorum. Belki adaletli davranma şeklini öğrenmemiş. Kime takdir, kime destek, kime özgüven ve kime ceza vereceğinizi bilemiyor olabilirsiniz. Fakat, ben sizin davranış şeklinize bağımlı olarak, kendimi cezalandırmayacağım.' diyebilir. Ya da kafasına takmaya devam ederek, kendini üzebilir.
Çalışılan kurum, ya da aile içerisinde, kişi şayet, başkalarının ona davranış şekline bağımlı kalarak; kendini değerli, özel, kıymetli hissediyorsa, burada özgüven eksikliği ve kendi aklı ve algısından daha çok, güvendiği başka insanların bakış açısına bağımlı hale getirilen bir yapı var, demektir. Burada kişinin kendisi yoktur. Benlik algısı olmayan kişilerde 'bence' gibi cümleler kurulmayacağı için, kişi başkaları ne düşünürse, o doğrultuda hareket eder. Bu tarz insanlar herkes tarafından yönetilebilecek zihniyette ve şayet kurnaz ve art niyetli insanlar tarafından kullanılırsa tehlikeli şeylere neden olabilecek zihniyette insanlardır. Bu tarz kişilikler, bazen kalabalık popülasyonu olan iş yerlerinde, kurumlarda; iş akışını ve gidişini olumsuz yönde etkilemek isteyecek insanlar tarafından ele geçirildiğinde, kurumun alt üst olmasını dahi sağlamaktadır. Dolayısıyla çok tehlikelidir.
Tüm dünyada, pazarlama, ticaret ve sanatla birlikte, insan algısının ve seçiminin 'istenilen' şekilde yönetilmesinin sağlayacak, teknikler geliştirilmektedir. Bazen gayet sempatik yönde yanılsamalar yapılırken, bazen de 'insan zaafiyetleri ve açıkları' kullanılarak yapılır. Bu da çok tehlikelidir. Sahip olduğunuz her şeyi kaybetmenize neden olabilmektedir.
Böyle bir durumda, kurum sahibi, ya da bir yöneticiyseniz, tehlikeyi görüp, size vereceği zararı ortadan kaldırmanın öncelikli yolu; nasıl insanlarla, ne şekilde, nasıl çalışmak istediğinizi netleştirerek belirlemekten geçmektedir. Her şeyden önce, sizin bir yönetici de olsanız, insan olma hakkınızdan yola çıkarak, kontrolünüzü kaybedebileceğiniz bir noktada dahi; aklına, ruhuna ve niyetine güvendiğiniz insanlarla çalışmayı seçmek, ve onlarla doğru iletişim kurabilmek çok önemlidir. Çünkü unutulmamalıdır ki, nasıl ki bir insanın aklını karıştıran şey, herhangi bir cümlenin içinde bırakılan boşluklar ve o boşlukların nasıl doldurulduğu ve doldurulmasını istediğinizse, algınızda bırakılabilen boşluklarla birlikte, olumlu ya da olumsuz yönde nasıl doldurulmak isteniyorsa, doldurulabilir. Buna kısaca 'algı yönetimi' denilmektedir.
Eğer kişi vücut dili ve mimikleriyle, önceden doldurmadığı ve net olmadığı cümlelerindeki boşlukları, sizin algınıza bırakıyormuş gibi yapıp. Aslında, yönlendirmeye çalıştığı mimikleri ve davranış şekilleriyle, aktif gibi gözükmese de, basit bir şekilde sizi yönetir. Ve o cümlelerdeki boşlukları nasıl doldurmak istiyorsanız, onun davranış şekline göre 'onun istediği şekilde' doldurmanızı sağlar. Böylelikle, siz onun pasif olarak yönettiği noktada, aslında onun yapmayı istediği şeylerin hepsini yapıp, sorumluluğunu da, ondan alan taraf olursunuz.
Neden ve niçin bağı kurarak oluşturulan cümlelerin sahipleriyle, boşluk bırakarak, sizin doldurmanızı bekleyerek kurulmuş cümle sahipleri arasındaki farkı öğrenmek yerine, siz sahip olduğunuz şeyleri nasıl koruyacağınızı ve adaletli, güçlü, asla 'kendi aklından şüphe etmeyecek' bir yönetici olmayı öğrenmek isterseniz, bekleriz efendim.
Kendiniz gibi çalışanların da içinde bulunduğu bir ortamda, her çalışanın, kendi algı ve bakış açısıyla hayata bakmasına müsaade edecek bir saygınlık arayışında, nasıl ayakta dim dik kalmayı başaracağınızı öğrenmek isterseniz, bizi aramanız yeterlidir. Bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz.